Thursday, December 18, 2014

Bir futbol yazisi

Ortadogudaki sinirlari BOP cercevesinde duzenleme, Israil etrafindakileri etkisiz hale getirme, Iran’in onunu acma ve Sunni Cemaatleri tasfiye etme hedeflerinde BOP Spor’un yeni sezon kadrosunu acikliyoruz.


  1. H. Karaman
    “Karaman’in koyunu sonra cikar oyunu” deyiminin kendisine cok yakistigi sag gosterip sol gostermesiyle meshur Karaman hoca, zor zamanlarda uydurabildigi yaratici fetvalariyla takimini kritik anlarda gol yemekten kurtarmasiyla meshur oldu. Kendisi hem savunmanin/savusturmanin belkemigi, hem de fetvalariyla geriden oyun kurucusu.
  2. A. Dilipak
    Yillarin eskitemedigi sag bek Dilipak, ilerleyen yasin(dan utanmadan)a ragmen sahanin her tarafina kosup gerektiginde sol kanada destek veren, ama sag kanattan yaptigi sinsi ataklariyla hem forvete hem de ortasahaya katkida bulunan gercek bir profesyonel. Sol bek Perincek ile dostluklari cok geriye dayanan Dilipak, uzun dili sayesinde rakip takimi kandirabilme yetenegine de sahip.
  3. L. Erdogan
    BOP Spor’un devsirme oyuncularindan L. Erdogan, defansin en zayif oyuncularindan olmasina ragmen rakibi iyi tanimasi, yalan soylemedeki bitmez tukenmez enerjisi ve kendi iddiasina gore uc harflilerle olan ozel iliskisi sayesinde savunmada kendine yer buldu. Takim kaptani ile sadece soyadini degil, bitmez hirs ve haset karakterini paylasmasiyla biliniyor.
  4. K. Ozdemir
    KOZ lakapli savunmaci, ayni zamanda takimin gizli oyun kurucusu. Ezeli rakipteyken onune gecemedigi gece hayati yuzunden takimdan kovulan KOZ, BOP Spor’in rakip oyunculari ve teknik direktorun taktiklerini cok yakindan bildigi gerekcesiyle yaptigi bir diger transfer. 6 numarali defansif ortasaha Fidan ile onceleri iyi bir ikili olusturan KOZ, isini sessiz ve derinden yapan bir profesyonel. Ayni zamanda menajeri olan babasi Said Ozdemir’in medyada cok yeralmasi ve hakkinda ortada dolasan “beyninde ur var, kanser olmus” gibi sakatlik soylentilerini siddetle reddeden KOZ’un ileride ne tur performans gosterecegi merakla bekleniyor.
  5. D. Perincek
    Uzun suredir sahalarda gozukmeyen yillarin eskitemedigi yirtici sol bek Perincek, rehabilitasyondan ciktiginda "Cemaatin kökünü kazıyacağız! " aciklamasiyla sahalara verdigi aranin kendisini ne kadar motive ettigini gostermisti. Takimin en sadik oyuncularindan "fabrikator" lakapli oyuncu, gerektiginde degisik kanatlarda oynayayip rakibin akilni celebilen, adrese teslim ihbar paslari ve muhtesem manevra kabiliyeti ile biliniyor. Yillarca degisik takimlarda degisik milletten hocalarla calistigi icin, zengin yabanci dil yetenegiyle takimin yabanci oyuncu ve malzemecileriyle koordinasyonunu da Perincek sagliyor.
  6. H. Fidan
    Iranli Ön libero Fidan, defansın önünde görev alarak rakibin hücum varyasyonlarına önde basma, pozisyon bozma görevini üstleniyor. Kaptan Tiran’in hucum varyasyonlarini arkadan destekleyen Fidan, ayni zamanda teknik direktor B.Atalay ile takim arasindaki en onemli kopru.
  7. APO
    7 numarali oyuncu bir nevi takimin “Beckham”i. Her ne kadar hata yapsa, yakalansa, elestirilse de vazgecilmez, medyatik, ve akilli retorik ataklariyla kaptan Tiran’in en yakin destekcisi. Her ne kadar medyaya mutevazi ve mulayim mesajlar verse de kendi takiminin kaptani olma istegi herkesce biliniyor. Apo ayni zamanda yabanci kluplerin de gozde transfer hedeflerinden.
  8. E. Ala
    Kameralarin onunde konusmayi becerememesi ve oyun zekasindan mahrumluguyla elestirilen Ala, yine de Tiran’in en buyuk yardimcilarindan. “Kapiyi kirin alin, gerekirse kanun cikartiriz” ekolunden gelen Ala, bu yetenegi ile stratejik ve operasyonel bir onem arzediyor.
  9. H. Gulerce
    BOP Spor’un bir diger yeni transferi Gulerce, zayif fizigi ve yetenegine ragmen, rakip defansi iyi bildigi gerekcesiyle takima girdi. Ankara Golbasi’nda imara acik arsa karsiligi transfer olan kisa boylu oyuncunun ilk maclardaki salvolari gayet yuksek perdeden olsa da henuz gol sevinci yasamis degil. Ezeli rakipten transfer oldugu icin Ergenekoncu ve Islamci taraftarlarin en ufak hatada kendisine hain gozuyle bakacaklari muhtemel.
  10. Tiran (Kaptan)
    Gençlik yıllarında amatör futbolcu, ilerleyen yaslarinda ise BOP takimi icin profesyonel oyun kurucu olan Tiran, her ne kadar gosteri maclarinda ayağına top değdiği anda önünde cümle savunma Kızıldeniz gibi ikiye ayrılsa da gercek maclarda rakipler, parayla satin alinan yandaslar gibi oynamadigi icin cok basarili bir performans gosteremiyor. BOP takimindaki ilk yillarinda sag gosterip soldan gecmesi, rakipleri her turlu usta ayak oyunlariyla ekarte edebilmesi, kimselere caktirmadan sag ve sol kanat ile ustaca paslasabilmesi ile takimini bugunlere tasiyabilen Tiran, performansin azaldigi su son zamanlarda şike, rakip taraftarilari tahrik edici hareketler, hakem aldatici hareketler, hakemleri tehdit, gerekirse macin iptali gibi cesitli yontemler dahil her maci almak icin oynayan, kaybetmeye hatta hic birseye tahammulu olmayan, son zamanlarda hirs ve ofkesi oyun zekasi ve yeteneginin onune gecen, taraftar, yandas ve takim arkadaslarinin “usta” ve “reis” lakabini taktiklari, Avrupa’da ise “diktator” olarak alinan ilginc ama kariyerinin sonuna yaklasan bir oyuncu.
  11. D. Yarsuvat
    BOP spor'un yeni forveti Yarsuvat, takim kaptani Tiran ile Balyoz davasinda beraber oynamisligi var. Daha onceki forvetlerin dusuk performanslari uzerine takima dahil edilen Yarsuvat, takim kaptani'nin kestigi vergi cezasini Balyoz'daki performansini Sunni Cemaatlere karsi mucadelede de gostermeye calisarak odemek isteyecek.

Yedekler

13. A. Gul
Takimin eski oyun kurucularindan Gul, her ne kadar jubile yapmayi koymussa da, zor zamanlarda rakibi yumusatip takimin imajini kurtarmak icin sahalara inebilir.

14. A. Davutoglu
Etkisiz oldugu icin yedege alinan basarisiz oyuncu, ilk 11’e girebilmek icin cok calisiyor.

15. B. Arinc
Takim kaptani olmayacagi ortaya cikinca jubile karari alan emektar oyuncu Arinc, yine de icindeki umut kirintisi ile yedek klubesinde sabirla bekliyor.

16. S. Tayyar
Ergenekon maclarindaki basarili ataklari ile meshur olan Tayyar, Helin Avsar ile kelepceli pozlari ve “48 saatte aliriz“ palavralarina ragmen ilk 11’e alinmayan bir baska fiyasko. Arinc gibi o da umut kirintisi ile kenarda oturuyor.

17. A.Babacan
Kendisine verilen gorevlerdeki basarisligi nedeniyle yedek klubesine cekilen Babacan, disaridan gelen tekliflere bakiyor.

B. Atalay (Teknik direktor)
BOP Spor’un tecrubeli teknik direktoru B. Atalay, milyarlarca dolar butceye ragmen kurdugu takimin basarisizligindan dolayi klup sahiplerine karsi mahcup. Yakinda yeni transferler veya tak tik degisikliklerine gidebilir. Eger sampiyonlugu kacirirlarsa futbolu birakip Iran’daki ciftligine donecektir.

"Takimda neden 12 numara yok?" sorusuna spor uzmanlar "12 numara halki temsil eder, ama bu BOP ekibinde halk yok" diye gorus bildirdiler.

Tuesday, December 16, 2014

Neden Osmanlica, Neden Şimdi?

Iran'in bir yandan Bati ile kopruler kurup kapitalist sisteme entegre olmasi, diger yandan Arap baharı ile bütün güç dengeleri reset edilmiş İslam coğrafyasının doğusundan güneyine; Irak, Lubnan, Suriye, Afganistan, Pakistan ve Yemen'deki Şii diasporasını ayaklanmalar ve sıcak çatışmalarla canlandırıp Ortadoğu'daki en güçlü ülke haline gelmesi tarihi bir olaydır. Zira Pers veya Şii jeopolitiği bu topraklarda haçlı seferleri akabindeki fetret döneminde yasadigi kısa süreli Fatımiler donemi veya dar ve bolgesel etkili Safevileri saymazsak Islamın gelişinden beri ilk defa bu kadar güç sahibi olmuşlardır.

İŞİD üzerinden İran Devrim Muhafızları ve Kuzey Irak Kürt yönetimine Ortadoğu'da kontrolsüz harekat imkanı verilmiş, Batılı güçler, kendi topraklarını korumak için tampon bölge kurmasına izin verilmeyen Türkiye'ye vermedikleri manevra alanını İran ve Kürt yönetimlerine bahşetmişlerdir.

Bölgedeki en büyük rakibi Türkiye'de bürokrasinin alt katmanlarını Mutaşa zinciri, üst katmanlarını ise rüşvet ağı ile avuçlarına alan Pers şeytanı, aynen Körfez ülkelerinde de kullandığı bu tuzaklar sayesinde Türkiye'den Osmanlı'nın batış nedenlerinden sayılan kapitülasyonlar ile kıyaslanabilecek önemde politik kazanımlar elde etmiştir. Iki ulke arasinda ticaret, egitim, saglik basta olmak uzere cesitli alanlarda yuzlerce anlasma imzalanmis, hemen hemen her anlasmada Iran'a karsiliksiz tavizler ve imtiyazlar verilmistir.

Cumhurbaşkanı danışmanı S.T., Başbakan vekili B.A. ve istihbaratın başı H.F. direk Iran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı çalışmakta, binlerce Iran ajanı da, iş adamı, din adamı, bilim adamı, pilot, doktor ve hemşire kimlikleriyle Türkiye'nin her yerine sızmıştır.

1950lerden beri masada pazarlığını yaptığımız Avrupa birliği ülkelerine verilmeyen avantajlar İran'a verilmiş, AB ile bir türlü üzerinde uzlaşılamayan uyum anlaşmaları sessiz sedasız Iran ile neredeyse tel taraflı yapılmıştır.
İşte bu noktada Osmanlıca'nın zorunlu olarak müfredata girmesinin nedeni manidardir.

Tiran'ın "isteselerde, istememelerde öğrenecekler" açıklaması akabinde konuyla ilgili görüş bildiren İranlılar, Osmanlıcadaki Farsça kelime sayısı ve gramer etkisi dolayısıyla Türk halkının farsçayı ve fars kültürünü daha kolay hazmedeceği, bunun iki ülke halklarının kaynaşması için son derecede önemli olduğu söylediler. Yani hükümetin Iran güdümlü politikaları sayesinde devlet dairelerine ve para ticaretine kanca atan Iranlılar, Osmanlıca ile de "grass roots" çalışması ile halka da kanca atabilecekler.

Zaten Iran mamulu meyve ve sebzelerinin semt pazarlarini isgali, Iran leblebicilerinin bile Corum'daki leblebi ureticilerine yari fiyatina leblebi satmak icin Iran'dan kalkip gelebilmeleri, Iran'li kuafor ve hemsirelerin Orta anadolu'da peydah olmalari, Dogu ve Guneydogu'daki ortaokul talebelerinin Iran sehirlerine kamplara goturulmeleri, binlerce Alevi dedesinin Şiiligin merkezi Kum sehrine organize bir sekilde goturulmesi organizasyonlariyla grassroots seviyesinde Anadolu halki uzerine calismalar yapmaya baslamisti.

Osmanlı devrinde Anadoluyu şiileştirmek için çalışan Iran ajanları, bunu muhtemelen dil kursları ile "reinforce" edecek. destekleyecek.

Tabi ki buna, özerklik veya bağımsızlık eşiğindeki Kürtlerin konuştuğu Kürtçe'nin de Farsça dil grubundan geldiği gerçeğini unutmadan bakmak lazım.

Memurluk sınavları kriterleri ile oynanması ve muhtemelen ileride Osmanlıca konulu soruların KPSS'ye eklenmesiyle AKP'nin ve Iran sevdalıların arka bahçesi haline gelmiş IHL okullarından mezun kadroların önünü açacağı malumdur. Böylelikle İran, mut'a ve rüşvet ağıyla bağladığı Türkiye'de kurduğu ihanet networkünün geleceğine yatırım yapıyor olabilir.

Tabi ki konunun C.Başkanı nezdindeki değerinin gündem değiştirme ve polemik maksatlı olması arkaplandaki Farsça bağlantısını göz ardı etmemiz için yeterli neden değildir.

Ayrıca şu an iktidarda olan eski İslamcı gelenek politikacılarının Arap Ihvan-I Müslimin geleneğinden doğmuş, Humeyni devriminden en üst derecede etkilenmiş düşünce dünyalarında "Osmanlı" ve "Türk" kavramlarının çok da sevilmediği herkesin malumudur.

Işte bu bağlamdan bakıldığında Osmanlıca ders dayatmasının samimiyeti ve perde arkası tekrar tekrar düşünülmelidir.

Monday, September 8, 2014

Bir misyonerin ardindan...

1980'lerde emekli MSP'li "Akinci" genclerin bulustugu Tevhid, Nubihar, Yeryuzu, Haksöz gibi dergilerin satildigi kitabevleri vardi.

Bu kitabevlerinde diger ana akim kitabevlerinin aksine bir tarikat veya cemaate malolmus eserlerden cok Hasan el Benna, Seyyid Kutub gibi Turkiye disinda yetismis Islam alimlerinin eserleri satilir. Bizim kulturumuzun meyvelerinden sufi muzik veya ilahiler yerine yesil popun babasi sayilan Iran Azerilerinin soyledigi devrimci Islami marslar calinirdi.

Sigara icen ama dindar hassasiyetle kahvehanelere soguk bakan, siyasi partilerden hoslanmayan veya meslegi geregi bu ortamdan uzak duran, tarikat ve cemaat silsilesine girmeyi nefsine agir goren pek cok idealist dindar vatandasin, ogrencinin ve IHL ogretmeninin bulusma noktasiydi bu kitabevleri.

Ortam cok masumdur; zira kitap sevgisi, ilim irfan aski ile bir araya gelinmistir. Aileden gorulen geleneksel muhafazakar islam, biraz bayat geldigi icin yeni bir soylem arayisi vardir. Sigara sevilir zira aksakalli muhafazakar buyuklerin aksine Hamaney gibi dini liderler sigaraya cevaz veriyordu. Kitapevlerinin yavas musteri temposu, saatlerce surece cay-sigara muhabbetleri ve propaganda icin en ideal ortamdi.

Zamanla katilim ve parti destegiyle vakfa donusenleri olsa da veya sahipleri sinif atlayip endustri degistirse de zamana direnen kitabevleri muhafazakar nufusun yogunlastigi sehirlerde hala islevlerini surduruyorlar.

Mesela konyadaki bir kitabevi, su anda diplomat ve askerimizi rehin tutan ISID'e militan devsirmekle mesgul. Bursa'daki bir tanesi, Iran Istihbaratinin bati Anadolu irtibat merkezi gibi calisirken, Yalova'daki bir kitabevi Islami kimlik ile PKK yandaslarinin irtibat merkezi olarak calisiyor, Gaziantepteki bir digeri ise devsirme ordusunun evlilik islemlerine bakiyor.

Zira araf'taki dindar vatandaslarin azicik maddi veya ailevi sorunu olanlari, yine zamanla kendilerine sosyal cevre olarak edindikleri kitabevi gruplari sayesinde cok kolay devsirilebiliyor.

25 yil once basladim bu kitabevleriyle olan muhabbetime. Once musterisi olarak, sonra calisani ve sonrasinda mudavimici olarak yillarca ziyaret ettim, yuzlerce insanla tanistim, saatlerce islami meseleler uzerine sohbetler dinledim. Iyi bilirim.

Bir zamanlar Anadolu'nun kucuklu buyuklu ilcelerini dolasip, bu kitabevlerinde dindar vatandaslarla bulusan, gittigi ilcelerde, kitabevi sahiplerinin evlerinde kalan, onlarin ekmegini cayini paylasan, onlarla, o kitabevleri musterileri veya takip edenleri ile yillarca mutemadiyen "Kudus gecesi" faaliyeti duzenleyen bir misyoner bilirdim.

Idealist veya ulku eri demek isterdim ama kendisine misyoner kelimesinin daha cok yakistigini dusunuyorum.
Misyoner abimiz, gittigi gezdigi her yerde; Filistin, "tagut", "Islami Iran devrimi", "Kudus ordusu", mustazaf ve mustekbir terimleri etrafinda kendini dinleyen dindar insanlara uyanik olmalarini, direnmelerini, hazirlikli olmalarini ogutlerdi.

Misyoner abi, bir dizini dikip oturur, cay ve sigarasini icerken, kendisine sorulan her soruya bir misyon disiplini ve ciddiyetine ekledigi hafif gulumsemesiyle muhatabinin gozlerinin icine bakarak cevap verir ve karisindakini kolayca ikna ederdi.

Misyoner abiye gore sunni-sii ayrimi suni bir ayrimdi. Sunni alimlerin bize anlattigi Islam tarihi hatalarla doluydu ve sunni muslumanlar olarak sii alimlerin tarih referanslarini da hesaba katmaliydik. Mut'a veya ehl-i beyt meselesi de bu acidan ele alinmaliydi. O sia ki, ne zaman efendimizin adi gecse oturduklari yerde saygidan ayaga kalkardi. Bize ittihad-i Islam lazimdi.

Bu misyonere gore kurtulusumuz icin once basimizdaki tagut rejim yikilmali, memlekete ilk firsatta Iran'dan rejim ihrac etmeliydik. Iran'in da bize cok muhabbeti ve sevgisi vardi zaten. Bunlar olunca zaten Kudus'un kapilari da bize acilacakti.

Bu misyoner senede bir Anadolu'nun en ucra koselerindeki kitabevlerini bile yanindaki ciraklariyla gezer, yukaridaki terim ve soylemlerini yinelerdi.

Pekcok faaliyetine, toplantisina katildigim misyoner abinin hic Bosna, Azerbaycan, Dogu Turkistan veya Cecenistan gundemi olmuyordu. Gunahlarini almayalalim, kitabevinde Bosna ve Cecenistan gundemdi ama icinde "Turkluk" meselesi olan Azerbaycan-Karabag veya Dogu Turkistan meseleleri hic konusulmazdi.

Aradan yillar gecti. 80ler ve 90lar bitti. Bu kitabevlerinde bulusan, filistin posusu takip sigara cay muhabbeti yapan pis sakalli delikanlilar buyuduler, okullarini bitirdiler, devlet dairelerinde yer sahibi oldular.

Misyoner abi ise bu surecte pis sakallilarin lideri gibi hapise girip cikti. Tabi cikinca da kahraman ilan edildi.

Sonra.

Kitabevleri vakif oldu, bazilari hatta holding.. kitap paralarini, ozel televizyon, dergi, yatirim, bagis paralari takip etti.

Bu evrime paralel, once Refah partili sonra AKP'li belediyeler bizim misyonerin calismalarina sponsor oldular.

Haliyle kitabevi sahiplerinin evlerinde yapilan mutevazi kudus geceleri belediye spor salonlarinda veya meydanlarda yapilir oldu.

Sloganlar ayni slogandi. Kudus hala kurtulmamisti ama subhanallah tagutlar yikilmis iktidar musluman cocuklarin eline gecmistir.

Misyoner abimiz o zamanin pis sakalli cocuklarinin ogretmenleri gibi simdi ozel bir televizyon kanali muduru olmus, belediye, devlet ve istihbaratin imkanlariyla eylemlerin feristahlarini organize etmeye baslamisti. Benim gittigim kitabevinde de durum boyleydi, mudavimi olan pis sakallilar hep bir yerlere gelmislerdi; biri sendika baskani, biri milli egitim muduru, biri belediye baskani, bir digeri ozel televizyon muduru, bir digeri ise bolgenin en buyuk supermarket zincirinin sahibi..

Mavi Marmara olayi donusunde Iran'dan gelen Ayetullahlari havalaninda posterlerle karsilayan bizim misyoner abiydi. Iran devriminde olenlerin resimleriyle 17 yasindaki Furkan'in resimini kolaj yapip Taksim meydaninda gosteri yapan, Furkan'in babasina Ayatollah Kaymakami'nin elini opturen bizim misyoner abiydi.

Ve hatta intihar saldirisina gonderilen Mavi Marmara filosundan kurtulanlari "gazi" sifatiyla Iran'a goturup, bunlara Hamaney'in elini opturen yine bizim misyoner abiydi.

Ve bir gun.

Acilara aliskin musluman cografyasina birgun turnusol kagidi islevi gorecek bir trajedi geldi. Suriye'de ic savas cikti.

Misyoner abi, kendisini kitabevlerinden beri takip eden curuha Esed rejimine Iran'in verdigi destegi bir turlu izah edemedi.

Esed iktidariyla birlikte sunni halka saldiran Hizbullah icin "Hizbullah bizim namusumuzdur" dedi direndi bir ara ama sonra kirli sakallilar ile Iran kirli savasin iki ayri tarafina dusunce bu sefer kitlesini bir arada tutma refleksiyle "Iran elini lutfen Suriye'den ceksin" diye aciklama yapti.

Iran bu, boyle kucuk saygisizliklari affeder mi? Misyoner abinin "rehber" saydigi Hamaney'in haber ajansi, misyoner abiye "haddini bil, ozur dile" mesaji yolladi.

Misyoner abi telasla kavgayi suriye meselesinden mezhep meselesine ceken bir mesasjla bu haber ajansini "fitne cikarmakla" sucladi.

Muhtemelen Iran, Turkiye'deki eski ekibini tasfiye etmeye baslamisti.

Daha sonra.

Simdilerde ayni misyoner abinin ismi, iktidarin uzerini kapamaya calistigi Tevhid-Selam dosyasi ile tekrar gundeme geldi de yazayim dedim.

Misyonerin adi Nureddin Şirin - yaninda gezdirdigi çırağı ise Başbakan Danışmanı Sefer Turan.




Tuesday, August 19, 2014

Secimin galibi

Saibeli 2014 yerel secimlerin aksine cumhurbaskanligi secimleri sonucu pek tartisilmadi.
Mevcut egemenler, yerel secimdeki yuruttukleri yuzlerce usulsuzlukleri trafoya giren kedilerle izah edemeyeceklerini anlayip saglam onlem almis olmalilar.

CHP ve MHP'nin cati adayi ise CHP ve MHP'nin toplamindan daha az oy aldi.

Nihayetinde AKP lideri, cumhurbaskani secilerek, uzun muddet sirf yolsuzluklarina kalkan ihtiyaci nedeniyle siyasette bulunan dostu Berlusconi gibi dokunulmazligini bir muddet daha devam ettirebilecek.

Sifirlanmis bir Milli Egitim, uyusturucu kullanimi ve her turlu kanunsuzluk, gasp ve siddetin rekor sayilara ulastigi iflas etmis bir ic politika, tarihinin en rezil donemini yasayan dis politikaya ragmen olan biteni seyreden efsunlanmis yiginlarin cumhurbaskani secmesi aslinda cok onemli degil.

Ulkenin medyasini, yargisini, emniyet teskilatini, merkez bankasini,  anayasasini, din ve diyanet, tapu ve kadastro islerini padisahlarin bile sahip olamadigi bir guc ve keyfiyetle idare eden birinin cumhurbaskanligi seciminde %52 almasi cok onemli degil.

Ama, 50 bin vatandasimizin katili, din dusmani, uyusturucu ve organ kacakciligi simsari, binlerce polis ve askerimizi sehid eden, onbinlerce dul ve yetimin ahini alan, din dusmani ve irkci bir orgut, "bir cumhurbaskani adayi dusunun baglamadan baska bir sey calmayan.." slogani ile halkin %10'unun oyunu toplamasi cok onemli.

PKK, bu secim sayesinde tarihinde hic olmadigi rahatlikla dogu-bati ayirmadan, Turkiye'nin hemen hemen her kosesinde miting duzenledi.

Hem de bu ulkede yasayan herkesi birbirine baglayan "baglama" sembolunu kullanarak.

Kravatsiz, sanki abdest alacakmis gibi kollarini kivirmis beyaz gomlekli cumhurbaskani adayinin bu ulkede herkesi birbirine baglayan baglamasiyla kapi kapi gezmesi, PKK adina yapilmis en basarili PR calismasidir.

Buradaki en rahatsiz edici noktalardan biri ise, secim surecinde cati aday Ekmeleddin Ihsanoglu'nu tahrik veya asagilamak amacli pek cok iddia ve soruyla gelen yandas medyanin PKK'nin cumhurbaskani adayina bir kere bile "PKK icin, Apo icin ne dusunuyorsunuz" sorusunu soramamasidir. 17 agustos depreminin sicakliginda donemin basbakani Ecevit'e "bunun bir PKK saldiri oldugunu mu dusunuyorsun?" diyebilen medya, PKK'nin adayiyla PKK arasinda hicbir baglanti kuramamis olmali.

Adeta, tum takimin ve hatta rakip takimin defans oyuncularinin bile kendisine gol attirmak icin calisip cabalamasiyla bir liderin naklen yayinlanan gosteri macinda hat-trick yapip 3 gol atabilmesi gibi PKK'nin adayina adeta %10 oy hediye edilmistir.

PKK'ya Turk halkindan %10 oy kotarilmasi ise aslinda hem ic hem de dis politikaya yonelik bir "artik Turkiye, Apo'yu affa, ve bagimsiz bir Kurdistan'a hazirdir" mesajidir.

ISID'in Suriye ve Irak'ta baslattigi Kurt katliamlari tiyatrosunda kacak Kurtleri kurtariveren kahraman rolundeki PKK ise yine uluslarasi arena da baska bir PR calismasini basarili bir sekilde yurutmektedir.

Iste bu cerceveden baktigimizda secimin galibi kesinlikle cumhurbaskani degildir.

Secimin galibi PKK'dir.

Ve dahi secimin galibi,
  • 2006 yilinda basina sizdirilan yeni ortadogu haritasina bizi adim adim tasiyan,
  •  Israil'in iki dusmani ve komsusu Misir ve Suriye'de kaos'u getiren, 
  • Suriye ve Irak'i ISID'e teslim eden, 
  • Turkiye toplumunu psikolojik olarak 3'e bolen, 
  • Mavi Marmara tiyatrosuyla dogu Akdeniz'de Israil'e petrol arama ve donanma bulundurma hakki veren, 
  • Selam-Tevhid ve Izmir Askeri Casusuluk operasyonlarini yuruten emniyet mensuplarina yaptigi operasyonlarla Iran ve diger yabanci servislerini koruyan truva ati,

yani nami-diger BOP esbaskanidir.


Sehid Muhsin baskanin bu konudaki gorusleri ve BOP esbaskaninin cesitli yerlerde soyledikleri bize "belliydi zaten" dedirtiyor.


Sunday, March 30, 2014

Cyber attack on Turkish news portals

Major non-partisan Turkish news agency websites have been under massive cyber attack since the beginning of the local elections in Turkey.

The website of Taraf newspaper, displayed the following message:

THE LOWLIFES THAT ARE AFRAID OF JOURNALISM, FREEDOM and TARAF
Taraf's website has been under organized cyber attack for a week. The lowlifes that are afraid of journalism, free press and democratic elections again attacked and hacked our website.
They think they achieved however they lost. It became obvious how afraid they are of Taraf and the free press.
They showed us how strong we are, once again. It won't matter to us if you were to send us not cyber, but super soldiers and hitmen.
You can not silence Taraf. We will be back online shortly.


As of 31 March 2014, Turkey's largest circulated newspaper Zaman website is not accessible. Zaman, the most popular and the largest newspaper in Turkey, has been a serious critic of the Erdogan government.

State owned or controlled organizations including Turkish Airlines and major banks were ordered not to advertise through Turkey's most popular newspaper.
Cihan news agency website has been under DDos cyber attack.

Cihan news agency's coverage of previous elections has been praised by both the government and the opposition parties in Turkey for it's speed and reliability.

Cihan is the most successful news agency in delivering polling results among other Turkish media bodies. Agency performs election work on its site for the whole country with around 70,000 personnel.

So far, the following incidents were reported

  1. Cyber attacks on independent, non-partisan news agencies, 
  2. unexplainable power outages in major Turkish cities during counting of votes, 
  3. More than 300 reports to Police accusing the Erdogan government supporters of stealing vote boxes
  4. Thousands of citizens reporting unknown voter registrations at their addresses,
Mr. Erdogan, it's looking all messy.

The election results in Turkey are dubious.

Thursday, March 27, 2014

AK-Paramiliterler

Gezi Parki olaylari 2010 sonrasi Turkiye politik tarihi icin cok onemli bir mihenk tasiydi.

Lider ve etrafindaki oligarsik yapi, tam butun muhalefet odaklarini sindirdiklerini dusunurken guclu ve apolitik bir hareket olan Gezi direnisi ile karsilastilar. Basbakan ve cevresi, hakli bir genclik ve halk hareketine karsi duran "kotu adam" imajindan kendilerini korumak icin sivil, cevreci, ozgurlukcu bir hareket olarak baslayan gezi hareketini provoke ettiler. Bir emirle bir sabah protestocu genclerin cadirlari yakildi, silahsiz genclere biber gazi ile saldirildi.

Almanya, Iran ve diger bazi istihbarat organizasyonlari da bu hengameden ekmek yemeye calistilar. Ozellikle Alman ve Iran istihbarati bu gerilimden Alevi-Sunni catismasi cikarmaya calisti - ki bu Iran'in devlet icine yerlestirdigi B. Atalay ve H. Fidan'in etkisindeki liderin de isine geldi. Lider, aleviler ve sol goruslu protestocular uzerinden sag goruslu, milliyetci kesimden oy calmak icin soylemini sertlestirdi. Bizzat BB danismani Y. Akdogan., Gezi olaylarinin kendilerine 3-4 puan kazandirdigini soyledi.

2013 Mayis sonu baslayan ve Turkiye'nin her tarafina yayilan Gezi hareketi, cogu zaman manipule edilse de, ardisira gelen sokak hareketleri halk ve genclik elektrigin toplum uzerindeki etkisini yeniden gozler onune getirdi. Evet, bizdeki sol ve sag genclik gruplarinin kokeni 1940'lara dayanir. Yakin zamanin pek cok etkili ideolog ve siyasetcisi bu gruplarin icinden cikmistir.

Sol kesimdeki daginik genclik gruplari, CHP genclik kollari veya marjinal sol genc gruplar, Gezi olaylari ve artci eylemlerde yer aliken, Turkiye'nin en buyuk politik genclik organizasyonu Ülkü Ocakları, MHP lideri Devlet Bahceli'nin telkinleriyle sakinligini korudu. Muhtemelen iktidarin ekmegine yag surecek olasi bir sag-sol catismasi boylelikle onlenmis oldu.

17 ve 25 Aralik yolsuzluk sorusturmalarindan sonra sokak muhalefeti devam etti ama AKP cevresi de buna seyirci kalmadi. Yolsuzluklari haber yapan medya ofisleri ve iktidarin baskasina ugrayan Gulen hareketinin temsilcileri Turkiye'nin pek cok yerinde sokakta partizan gruplarca darb ve taciz edildi.

Siyasete Özalvari bir yaklasimla, butun egilimleri merkez sagda toplayip iktidara gelen AKP'nin kokleri 1940'lara dayanan sol ve sag genclik orgutleri capinda bir genclik orgutlenmesi yoktur. Genclik tabani olarak gorunen ise sol ve sag genclik gruplari gibi ideoji uretemeyen, politik bir doktrini olmayan, Erdogan'in mitinglerine otobuslerle varoslardan ve sehir disindan tasinan issizler ve Imam Hatip talebeleridir. Bu "seyirci" gruplarin da aktif olarak bu darb ve taciz olaylarini organize edecekleri ihtimal disidir.

Bu olaylardan anlasilan su, AKP de kendi gençliği örgütlemeye basladi. Birdenbire kefen giyip Basbakan'in konvoyunu takip eden "groupie"ler, Zaman ve CHA binasina saldirirken "La ilahe Muhammed" diye slogan atan dindar AKP genclige bir de bu minvalden bakmak lazim.

Zaman zaman kullanilan milliyetci soylem, Suriye krizi uzerinden kasimaya calistigi milliyetci damar, Gezi olaylarindan cikarilmaya calisilan Alevi-sunni kavgasiyla milliyetci gençliği kendi etrafina cekmeye calisan Erdogan, Bahceli'nin Ulkucu gençlik uzerindeki etkisinden dolayı burada istedigini elde edemeyince kendi yandaşlarının Osmanli Ocakları çatısı altında toplanmasına calisiyorlar.

Bu grupun cok ilginc bir oykusu var. 2005'de kuruldugu soylenen, 2011 de MHP ve BBP icindeki Ergenekon sempatizani kucuk bir grupla basladiklari grubun politik yonelisi Erzurum'lu Canpolat kardeslerin yonetime girmesiyle AKP yonune cevirdiler. Turkiye'nin butun dikkatinin Gezi gencligine cekildigi 2013 Haziranda Devlet Bahceli'yle 3 Hilal polemigine girip medyada rol calmaya calistilar.

Burada Canpolat kardeslerin rolu cok onemli. Osmanli Ocaklari'nin lideri Emin Canpolat'in kardesi 2006'da Papa 16. Benedictus'a eylem yapacakları iddiasıyla Emniyet Istihbarat'ca yakalanarak haklarında yasal işlem yapılan Kadir Canpolat! (Bkz: http://www.milliyet.com.tr/2007/03/31/guncel/agun.html).

Ismi, Hrant Dink suikastini Alperen'lere bulastiran derin ekibin icinde olan Kadir Canpolat ayni zamanda Osmanli Ocaklari'nin teşkilatlardan sorumlu baskan yardimcisi.

Kendilerine "kefenli liderin kefenli askerleri" diyen Erzurum merkezli Osmanli Ocakları, AKP'nin Dogu ve Guneydogu bolgeside Turk koken hassasiyetinin belirginlestigi Malatya, Elazig, Erzurum ve Bayburt gibi sehirlerde teskilatlaniyor.

Osmanli Ocaklari baskani Emin Canpolat'in "17 Aralık milletin iradesine kasten yapılmış bir saldırıdır. Elebaşı belli olan suç örgütünün devletimize karşı darbe girişiminde bulundukları ortadadır." (Bkz: http://www.sivildusunce.com/osmanli-ocaklari-17-aralik-darbecileri-yargilanmalidir.html) sozunu hatirlatalim.

Ozetle, AKP'nin yeni genclik kollari Osmanli Ocaklari, Malatya Zirve Cinayeti'nin azmettiriceleri, Hrant Dink suikastinin arkasindaki mihraklar ile Muhsin Yazicioglu suikastinin ustunu orten mihraklarin bulustugu bir yer.

Gayet karanlik gecmisi olan bir yonetim, gayet flu bir ideoloji (Bkz: http://www.osmanliocaklari.net/page/show/33-osmanli-ocaklari-ideolojisi.html) ve partizan bir olusum  ile kolayca neo-faşist gençlik kolları/örgütü haline gelebilecek Osmanli Ocakları, ilerleyen süreçte bu niteliğini aşarak etnik hassasiyeti olan bolgelerde faşist terörün vurucu gücüne dönüşebilir.

Çünkü benzer yapılar, gecmislerinde gençlik örgütü olarak kurulsalar da hiçbir zaman gençlik ile sınırlandırmamış ve kısa sürede ayrilikci şiddet hareketlerine kan akışını sağlayan araç niteliği kazanmıştır.

1453 Kartallari, Kasimpasa 1453, Osmanli Ocaklari, Burakcan Karamanoglu, Berkin Elvan derken..

Allah bu milleti bozgunculardan korusun ve kurtarsin.

Erdogan Government's election driven war plans

Erdogan government baned YouTube after a leaked conversation between Turkish Intelligence Chief Hakan Fidan and FM Ahmet Davutoğlu was published on the video sharing platform.

The leaked sound recording details Erdogan's thoughts that an attack on Syria must be seen as an opportunity for AKP before the elections on March 30.

Intelligence chief Fidan talks about having four of his men in Syria to attack Turkey to make up a cause of war.

Soon after the recordings were leaked, FM Davutoglu said the leaked recording of top officials discussing the Syria operation was "partially manipulated" and is a "wretched attack" on national security.

The full transcript of the video is below. The video has been removed from YouTube and vimeo.

ELECTION DRIVEN WAR PLANS – I 

PART 1
Ahmet Davutoğlu:
“Prime Minister said that in current conjuncture, this attack (on Suleiman Shah Tomb) must be seen
as an opportunity for us.”
Hakan Fidan:
“I’ll send 4 men from Syria, if that’s what it takes. I’ll make up a cause of war by ordering a missile
attack on Turkey; we can also prepare an attack on Suleiman Shah Tomb if necessary.”
Feridun Sinirlioğlu:
“Our national security has become a common, cheap domestic policy outfit.”
Yaşar Güler:
“It’s a direct cause of war. I mean, what’re going to do is a direct cause of war.”
--------
FIRST SCREEN:
Ahmet Davutoğlu: I couldn’t entirely understand the other thing; what exactly does our foreign
ministry supposed to do? No, I’m not talking about the thing. There are other things we’re supposed
to do. If we decide on this, we are to notify the United Nations, the Istanbul Consulate of the Syrian
regime, right?
Feridun Sinirlioğlu: But if we decide on an operation in there, it should create a shocking effect. I
mean, if we are going to do so. I don’t know what we’re going to do, but regardless of what we
decide, I don’t think it’d be appropriate to notify anyone beforehand.
Ahmet Davutoğlu: OK, but we’re gonna have to prepare somehow. To avoid any shorts on regarding
international law. I just realized when I was talking to the president (Abdullah Gül), if the Turkish
tanks go in there, it means we’re in there in any case, right?
Yaşar Güler: It means we’re in, yes.
Ahmet Davutoğlu: Yeah, but there’s a difference between going in with aircraft and going in with
tanks…
SECOND SCREEN:
Yaşar Güler: Maybe we can tell the Syrian consulate general that, ISIL is currently working alongside
the regime, and that place is Turkish land. We should definitely…
Ahmet Davutoğlu: But we have already said that, sent them several diplomatic notes.
Yaşar Güler: To Syria… Feridun Sinirlioğlu: That’s right.
Ahmet Davutoğlu: Yes, we’ve sent them countless times. Therefore, I’d like to know what our Chief
of Staff’s expectations from our ministry.
Yaşar Güler: Maybe his intent was to say that, I don’t really know, he met with Mr. Fidan.
Hakan Fidan: Well, he did mention that part but we didn’t go into any further details.
Yaşar Güler: Maybe that was what he meant… A diplomatic note to Syria?
Hakan Fidan: Maybe the Foreign Ministry is assigned with coordination…
THIRD SCREEN:
Ahmet Davutoğlu: I mean, I could coordinate the diplomacy but civil war, the military…
Feridun Sinirlioğlu: That’s what I told back there. For one thing, the situation is different. An
operation on ISIL has solid ground on international law. We’re going to portray this is Al-Qaeda,
there’s no distress there if it’s a matter regarding Al-Qaeda. And if it comes to defending Suleiman
Shah Tomb, that’s a matter of protecting our land.
Yaşar Güler: We don’t have any problems with that.
Hakan Fidan: Second after it happens, it’ll cause a great internal commotion (several bombing events
is bound to happen within). The border is not under control…
Feridun Sinirlioğlu: I mean, yes, the bombings are of course going to happen. But I remember our
talk from 3 years ago…
Yaşar Güler: Mr. Fidan should urgently receive back-up and we need to help him supply guns and
ammo to rebels. We need to speak with the minister. Our Interior Minister, our Defense Minister.
We need to talk about this and reach a resolution sir.
Ahmet Davutoğlu: How did we get specials forces into action when there was a threat in Northern
Iraq? We should have done so in there, too. We should have trained those men. We should have sent
men. Anyway, we can’t do that, we can only do what diplomacy…
Feridun Sinirlioğlu: I told you back then, for God’s sake, general, you know how we managed to get
those tanks in, you were there.
Yaşar Güler: What, you mean our stuff?
Feridun Sinirlioğlu: Yes, how do you think we’ve managed to rally our tanks into Iraq? How? How did
manage to get special forces, the battalions in? I was involved in that. Let me be clear, there was no
government decision on that, we have managed that just with a single order.
FOURTH SCREEN:
Yaşar Güler: Well, I agree with you. For one thing, we’re not even discussing that. But there are
different things that Syria can do right now.
Ahmet Davutoğlu: General, the reason we’re saying no this operation is because we know about the
capacity of those men.
Yaşar Güler: Look, sir, isn’t MKE (Mechanical and Chemical Industry Corporation) at minister’s
bidding? Sir, I mean, Qatar is looking for ammo to buy in cash. Ready cash. So, why don’t they just
get it done? It’s at Mr. Minister’s command.
Ahmet Davutoğlu: But there’s the spot we can’t act integratedly, we can’t coordinate.
Yaşar Güler: Then, our Prime Minister can summon both Mr. Defence Minister and Mr. Minister at
the same time. Then he can directly talk to them.
Ahmet Davutoğlu: We, Mr. Siniroğlu and I, have literally begged Mr. Prime Minster for a private
meeting, we said that things were not looking so bright.
FIFTH SCREEN:
Yaşar Güler: Also, it doesn’t have to be crowded meeting. Yourself, Mr. Defence Minister, Mr.
Interior Minister and our Chief of Staff, the four of you are enough. There’s no need for a crowd.
Because, sir, the main need there is guns and ammo. Not even guns, mainly ammo. We’ve just talked
about this, sir. Let’s say we’re building an army down there, 1000 strong. If we get them into that war
without previously storing a minimum of 6-months’ worth of ammo, these men will return to us after
two months.
Ahmet Davutoğlu: They’re back already.
Yaşar Güler: They’ll return to us, sir.
Ahmet Davutoğlu: They’ve came back from… What was it? Çobanbey.
Yaşar Güler: Yes, indeed, sir. This matter can’t be just a burden on Mr. Fidan’s shoulders as it is now.
It’s unacceptable. I mean, we can’t understand this. Why?
SIXTH SCREEN:
Ahmet Davutoğlu: That evening we’d reached a resolution. And I thought that things were taking a
turn for the good. Our…
Feridun Sinirlioğlu: We issued the MGK (National Security Council) resolution the day after. Then we
talked with the general…
Ahmet Davutoğlu: And the other forces really do a good follow up on this weakness of ours. You say
that you’re going to capture this place, and that men being there constitutes a risk factor. You pull
them back. You capture the place. You reinforce it and send in your troops again.
Yaşar Güler: Exactly, sir. You’re absolutely right.
Ahmet Davutoğlu: Right? That’s how I interpret it. But after the evacuation, this is not a military
necessity. It’s a whole other thing.
SEVENTH SCREEN
Feridun Sinirlioğlu: There are some serious shifts in global and regional geopolitics. It now can spread
to other places. You said it yourself today, and others agreed… We’re headed to a different game
now. We should be able to see those. That ISIL and all that jazz, all those organizations are extremely
open to manipulation. Having a region made up of organizations of similar nature will constitute a
vital security risk for us. And when we first went into Northern Iraq, there was always the risk of PKK
blowing up the place. If we thoroughly consider the risks and substantiate… As the general just said…
Yaşar Güler: Sir, when you were inside a moment ago, we were discussing just that. Openly. I mean,
armed forces are a “tool” necessary for you in every turn.
Ahmet Davutoğlu: Of course. I always tell the Prime Minister, in your absence, the same thing in
academic jargon, you can’t stay in those lands without hard power. Without hard power, there can
be no soft power.
EIGTH SCREEN
Yaşar Güler: Sir.
Feridun Sinirlioğlu: The national security has been politicized. I don’t remember anything like this in
Turkish political history. It has become a matter of domestic policy. All talks we’ve done on defending
our lands, our border security, our sovereign lands in there, they’ve all become a common, cheap
domestic policy outfit.
Yaşar Güler: Exactly.
Feridun Sinirlioğlu: That has never happened before. Unfortunately but…
Yaşar Güler: I mean, do even one of the opposition parties support you in such a high point of
national security? Sir, is this a justifiable sense of national security?
Feridun Sinirlioğlu: I don’t even remember such a period.
NINTH SCREEN:
Yaşar Güler: In what matter can we be unified, if not a matter of national security of such
importance? None.
Ahmet Davutoğlu: The year 2012, we didn’t do it 2011. If only we’d took serious action back then,
even in the summer of 2012.
Feridun Sinirlioğlu: They were at their lowest back in 2012.
Ahmet Davutoğlu: Internally, they were just like Libya. Who comes in and goes from power is not of
any importance to us. But some things…
Yaşar Güler: Sir, to avoid any confusion, our need in 2011 was guns and ammo. In 2012, 2013 and
today also. We’re in the exact same point. We absolutely need to find this and secure that place.
Ahmet Davutoğlu: Guns and ammo are not a big need for that place. Because we couldn’t get the
human factor in order…


Who is who:

Ahmet Davutoglu: Foreign Minister of Turkey. Has been accused of supporting radical terrorist groups in Syria in order to help the Free Syrian Army.
Yasar Guler: Deputy Chief of Staff Lt. Gen. Turkish Armed Forces
Hakan Fidan: Head of Turkish Secret Service (MIT). Documents and sound recordings exposing Hakan Fidan as an undercover Iran agent working for Iranian Ministry of Intelligence and National Security were leaked last week.
Feridun Sinirlioğlu: Under Secretary of FM Davutoglu. Turkey's former ambassador to Israel.

Suleyman Shah: Grandfather of the founder of the Ottoman empire.


The Tomb of Suleyman Shah is a sovereign exclave of the Republic of Turkey situated in Syria. It is the burial place of Suleyman Shah, the grandfather of Osman I, the founder of the Ottoman Empire. In accordance with Article 9 of the Treaty of Ankara (1921) signed between France and Turkey, the tomb "shall remain, with its appurtenances, the property of Turkey, who may appoint guardians for it and may hoist the Turkish flag there."


Monday, March 10, 2014

Tapinagin son duvari, yurdumun üstünde tüten en son ocak

Suleyman Tapinaginin ayakta kalan son duvari HaKotel HaMa'aravi, nami diger "aglama" duvari.
Kudus'u isgal eden Haclilarin icinden cikan, Suleyman Tapinagini yeniden insa etmek isteyen Tapinakcilarin kutsal saydigi bir anit ( PKK'lilari BBG evi izler gibi elinde viskiyle izleyenYaşer Büyükanıt'in soyadi nereden geliyor acaba?).

Siyah beyaz resimde gordugunuz iki general, 1967'de bir baska proje adami Nasir'in guclu Birlesik Arap ordularina tarihinin en buyuk yenilgisini tattiran Israil'li generaller Moshe Dayan (tek gozlu general, KV Filistin'deki kotu adamin dedesi) ve Izak Rabin (sonra cumhurbaskani oldu).

1967'den beri, tapinakcilarin emrindeki butun politikaci ve askerler yillar boyunca birer birer geldiler, ugrunda savastiklari tapinagin son duvarina yuzlerini surduler, bu tapinagin son duvari onunde agladilar..

Ikinci resimdeki aglayan general ise, "Peygamber ocagi" Turk ordusunun eski Genelkurmay baskani,
  • MOSSAD ve PKK'nin Turk ordusuna Iskenderun'da roket saldirisi yaptiginda,
  • 600 PKK'lının ağır silahlarla Şemdinli Aktütün karakoluna baskin yaptiginda ordunun basinda olan
  • LAW silahina "boru" diyen,
  • oglu Murat'in ciplak PKK uyeleriyle fotograflari oldugu ortaya cikan
...anli sanli general Ilker Başbuğ.

Aglama duvari onunde dua ediyor.

Kaddish mi okuyor yoksa fatiha mi, yorumu size birakiyoruz.


Ilker Başbuğ ve Ergenekon'un aklanma sureci bundan 4-5 sene once basladi. Hatta tanidik bir isim uzerinden:




Camia'nin ABD'ye hizmet ettigini farkedip(!) Zaman'dan Yeni Safak'a transfer olan Milli Damarci superzeka gazeteci Tamer Korkmaz, Ilker Başbuğ'un demokrat bir general oldugunu, darbeyi onledigini yazmisti


Bu yazisina muteakip, zamanin Ergenekon dusmani gazetecisi, 24 saatte Suriye'yi isgal ederiz diyen fos kahinimiz, simdiki sadik AKP milletvekili Samil Tayyar, Tamer Korkmaz'i Ergenekon'un truva ati olmakla suclamisti.


Dersimin vicdanli avukati Bulent Arinc ise, 'Sayın Genelkurmay Başkanımız veya Türk Silahlı Kuvvetlerinin üst kademesinde görev almış bütün komutanlarımızın demokrasiye bağlılığından zerre kadar şüphemiz yok'' diyerek AKP Hukumeti'nin Ergenekon ve Balyozculari salivereceginin isaretini ise taa Mart 2010'de vermisti



Ve hatta daha sonra kibarligi ile meshur RT Erdogan, Balyoz saniklarindan Orgeneral Ergin Saygun'u hastanede ziyaret edip, elinden tuttu "bu gunler de gecer" deyip, mujde bile vermisti.
Balyozcu Orgeneral'in kizi Ece, "Babam Başbakan'ın içeriye girdiğini görünce çok şaşırdı" demisti. Inan biz de cok sasirdik.

Simdi ne oldu..

Hersey tek imzayla oldu. Ergenekon'un savcisi BB Erdogan istedi, noter efendi Abdullah bey hemen onayladi, bakmayin simdi gunah cikardigina..

Ozal zamaninda MIT icindeki darbeci klige karsi guclendirilen, Ergenekon ve Balyoz davalarinin gercek kahramani Emniyet Istihbarat Dairesinde 2010'dan beri buyuk tasfiyeler yapilmisti.

El Kaide ile mücadeleden sorumlu C Şube Müdürü, Bilgi İşlem, Bilişim Suçlarıyla Mücadele, Personel, İstihbarata Karşı Koyma, Hukuk işlerinden Sorumlu Arge Şube ve Teknik Şube Müdürü ile bu şube müdürlüklerinden sorumlu başkan yardımcıları ani bir kararla toptan tasfiye edilmisti.

Yerlerine vesayet yillarindan kalma “eski ekip” olarak nitelenen ve uzun süre önce istihbarattan ayrılmış Ergenekoncu polisler getirildi.

Simdi ne oldu..
AKP'nin 2007'de baslattigi burokrat kiyimi, 2010'dan sonra servise koydugu Emniyetci kiyimi, 17 Aralik'tan sonra BB'nin icinde bulundugu paranoya ile 4-5 bin polis sefinin tasfiyesi, ardindan yargidaki atamalar, HSYK, Ozel Yetkili Mahkemeler ve sonunda Ergenekon ve Balyoz saniklarinin serbest birakmasi, izledigimiz filmin "climax" noktasi..



Bu saatten sonra BB, artik tarihi bir figur. Artik eski basbakan diye anilacak. Kapaklar acildi, eski Turkiye'yi yoneten Ergenekon grubu'nun butun operasyonel adamlari artik serbest. Bu demektir, ki, devlet yeniden (gecici olsa da) bu ekibin elinde.

Ilker Başbuğ ve efendilerinin kendini 2 yil hapiste tutan, ama Reza Zerrab'i 2 ayda ozel yasa ile Reza Zerrab'i hapisten kurtaran Erdogan'a aciyacagini mi saniyorsunuz?

Kullanilip kenara atilan pecete gibi.

ANAP'in en guclu oldugu zaman parti basina gecen Mesut Yilmaz'in itibari bugun neyse, BB'nin itibari da o olacak..

Tek farkla, Mesut Yilmaz hala Turkiye'de yasiyor.

Madem filmin climax'ine geldik, artik bu noktadan sonra kurulan gerilimin nasil cozulecegini gorecegiz. Her filmde climax, yani tepe noktasinda sonra bir "deus ex machina" gelir. Buyuklerimizinin "Gayretullah" noktasi dedigi..

Onlar istedikleri kadar algi oynamasi yapsinlar, biz aslinda tapinagin son duvarini openlerle, yurdumun üstünde tüten en son ocak'in sahiplerinin arasindaki mucadeleyi izledigimizi biliyoruz.

Ve mekerû ve mekarallâh(mekarallâhu), vallâhu hayrul mâkirîn(mâkirîne).(ÂLİ İMRÂN - 54 )

Thursday, January 30, 2014

PKK ve Hizmet

"PKK kime hizmet ediyor" sorusu, artik gecerliligini kaybetmis bir soru.

Oncelikle Kurtlere hizmet etmedigi kesin.

Orgut icindeki degisik fraksiyonlarin degisik ulkeler tarafindan degisik zamanlarda konjokture gore desteklendigi malum. Soguk savas doneminde Sovyetler ve uydulari (Bulgaristan ve Ermenistan), Yunanistan, sonra sirasiyla, Orta ve bati Avrupa ukeleri (Ingiltere, Almanya, Avusturya, Belcika vs), 90'lara girerken ve 90'lardan itibaren guney komsularimiz (Irak, Iran, Suriye), Irak'in isgaliyle birlikte Israil ve ABD'nin kucagina oturan "yedi kocali hurmuz" gibi bir orgut.



Bolgede gorev yapan asker/polis/memur vatandaslarca bilinen, Ergenekon davalari sonrasinda daha da netlesip kamoyunca kabul edilen bir baska iliski ise MIT ile PKK'nin derin iliskisi. PKK'yi kuran, liderini bulan, lider kadroyu olusturan, PKK'ye karsi Askeri operasyon ve APO'ya karsi suikastlari onceden haber veren, PKK'nin partilesmesi ile TBMM'ye katilmasina katkida bulunan, KCK sebekesi ile PKK'nin guneydoguda vergi toplama, yargi ve yurutme altyapisi kurarak paralel bir devlet haline gelmesini saglayan da Milli(!) Istihbarat Teskilati.

Tabi bu kadar paydasin PKK'yi Kurt dili ve halkinin ozgurlugu veya insan haklari icin destekledigine, butce yonetiminden az cok anlayan kimsenin inanmaz. Bunu Turkiye dusmanligi ile de izah edemezsiniz, zira hic bir ulke 100'lerce milyar dolar kumulatif masrafi olan bir isin icine tek ulke icin girmez. O zaman isin icinde cok daha buyuk bir hesap var, ve PKK bu buyuk hesabin icinde bir enstruman.



Birkac yil geriye gidelim; 2006 basinda, İsrail Disisleri Bakani, ülkesinin Türkiye’yle iliskileri icin “mükemmel” ifadesini kullaniyordu. Bundan 3 yil sonra ise 2009'daki yerel secimlerden 2 ay once Erdogan'in meshur Davos cikisi gundeme geldi. Erdogan, olaydan sonra "benim tepkim Israil'e degil, toplantiyi yoneten moderatoredir" dese de planlandigi gibi bu olay Turk ve Musluman kamoyu tarafindan "Israil'e posta koymak" olarak algilandi ve yerel secimler oncesi Erdogan'in elini guclendirdi. Akabinde gelisen “alcak koltuk hadisesi” ve Mavi Marmara olaylari ile Turkiye, Israil ile iliskilerini gorunurde durdurdu.


Bu olaylarin arasinda cok onemli bir terror saldirisi gerceklesti. PKK, Iskenderundaki Turk Donanmasi’na roket saldirisinda bulundu. PKK tarihi boyunca Turk Deniz Kuvvetlerine saldirida bulunmamisti. Sonra yapilan tahkikatte saldiriyi organize eden PKK tim sefi Kenan Yıldızbakan’in aslinda MOSSAD ajani oldugu ortaya cikti. (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/AbdulkadirSelvi/pkkda-israilin-tim-sefi/30965 )

Davos ve Mavi Marmara hadiseleri, Turkiye’nin Ortadogu'da prestjinin tavan yapmasina yariyor gibi gozukse de, Suriye ve Misir fiyaskolari sonrasi hem bu prestij kayboldu hem de Türkiye Misir ve Suriye’de en fazla kaybeden taraf oldu.

Bu gelismelerin ise Israil'e hic bir zarari olmadi. Bati kamoyunda, Erdogan'in cikisi Turkiye’nin “ortadogu ulkesi” imajini pekistirirken, basbakanin tepkisi bati medyasi tarafindan gayet kaba bir davranis olarak yorumlandi, Her ne kadar uluslarasi sularda sehid edilen vatandaslarimizin yasadiklari uzucu gorulse de, gerek IHH’nin sicili, gerekse algida bati seciciligi neticesinde Mavi Marmara meslesinde Israil cok suclanmadi.
Israil, diplomatic kriza ragmen, Turkiye ile ticarette kazanmaya devam etti. Gorunurde Israil’e ambargo koyan Erdogan hukumeti sirasinda aralarinda Erdogan’in oglunun da bulundugu pek cok isadami Israil ile ticari iliskileri hizlandirdilar.

Ayrıca,Israil bu krizi firsat bilerek tarihi sorunlu komsularimiz olan Yunanistan, Romanya ve Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle yakın ilişkilere girdi. Yunanistan ve Romanya ile askeri anlasmalar ve us kazanimi saglanirken, eskiden Filistin ile muttefik olan, hatta Filistin Kurtlusu Orgutune us gorevi goren Guney Kibris ile Israil, Dogu Akdeniz’de petrol aramaya başladı.

Erdogan hukumeti, Gazze’ye ikinci bir filonun gonderilecegi, bu filoda Erdogan’in olacagi, bu filoyu Turk Donanmasinin koruyacagi, Dogu Akdeniz’de Guney Kibris ile yapilan faaliyetlerin cezasini donanmanin verecegi gibi tehdit ve sozlerine ragmen hic bir harekette bulunmayinca Turkiye, Mavi Marmara ve sonrasinda hiçbir şey kazanamadigi gibi, tam tersine, devamli kaybetti ve bolgede sozu ciddiye alinmaz ulke konumuna dustu. Iskenderun saldirisiyla da Israil, Turk Donanmasina guclu bir mesaj verdi.


Bu olaylardan bir muddet once ise Turkiye Cumhuriyeti ile PKK, Norvec’in baskenti Oslo’da Ingilterenin himayesi ve garantorlugunde resmi gorusmeler basladi. Daha sonra sadece belli kisimlari basina sizdirilan bu gorusmelerde koskoca MIT baskani H. Fidan,masada oturdugu alt seviye PKK liderleri utanilacak bir sekilde karsisinda kendini ispatlama cabasinda, PKK’nin icini ferahlatan her tavizi verdi. Guneydogu’da dersanelerin ve Hizmet hareketinin faaliyetlerinin durdurulmasi da dahil bir suru soz verildi. Bu sozlerin karsiliginda da TC’yi avutmak icin, Ingiltere ve PKK, bolgede yeni bir Kurt federatif devletinin kurulmasi ve devletin Turkiye’ye bagli olmasini onerdiler.


AKP - MIT – Imrali gorusmeleri sonucunda, Marksist(!) ve Atesit (!) Abdullah Ocalan’in DTP uzerinden yayinladigi “Kurtler,ve Turkler, Islam kardesligi icinde bir birlikte yasamalilar” mesajina bu baglamda bakmak lazimdir.( http://dersimnews.com/manset/gundem/siyaset/ocalanin-mektubundan-islam-kardesligi-cikti.html )

Ayrica uluslarasi medyada pekce yer alan "Turkiye'nin Neo-Osmanli politikasi" yaygarasi da bu projeden kaynaklidir.
Yani, Turkiye’nin guneydogusu, Irak’in kuzeyi ve Kuzey Irak’tan Suriye icinde denize kadar uzanacak bir koridor ve Iran’dan dahil edilecek topraklar bu federatif yapinin temelini olusturacakti. Turkiye’ye “honey trap” olarak sunulan bu projenin aslinda ise Kuzey Irak’ta Israil ile muttefik, Iran ve Turkiye’deki belirli guc odaklarinca desteklenecek bir Kurt devleti kurmakti. .( Bkz: http://www.mynet.com/haber/guncel/yazicioglu-kuzey-irakta-musevi-kurt-devleti-isteniyor-329241-1 )

BBP taraflarindan gelen soylentilere gore Muhsin Yazicioglu, bu oyunu ogrendi ve bu oyunu bozacagini gerekirse bunun icin sokaga inecegini Cumhurbaskanina ve Basbakana iletti ve projenin Turkiye ayagina mesaj gecildi ( Bkz:  http://www.bbp.org.tr/muhsinyazicioglu/konusma_oku.php?id=49 )

Oslo gorusmelerinden 4 ay once Muhsin Yazicioglu Ingiltere’de Lordlar Kamarasinin misafiri olarak konusma yapti ve bazi temaslarda bulunmustu.( http://www.zaman.com.tr/dunya_yazicioglu-lordlar-kamarasinda-batinin-islama-yaklasimini-elestirdi_684192.html  ) Yazicioglu gorusmelerinde muhataplarina 1926 Ankara Antlaşmasından ve Musul Vilayet konseyinden bahsettigi soyleniyor.

1926 Ankara Anlasmasi ile Musul ve civarindaki İmadiye, Zaho, Duhuk, Akra, Sincar, Zibar, Kerkük, Revanduz, Köysancak, Raniye, Erbil ve Salahiye kentleri Musul vilayeti ismi altinda bagimsizlik kazaniyor, ve Musul vilayeti konseyinin, Musul’un nereye baglanacagina karar vereceginde karar aliniyordu. 2007 yilinda Musul Konseyi yoneticileri Turkiye’ye gelip, Turkiye Kabul ederse konsey karariyla Musul Vilayetini Turkiye’ye baglayacaklarini belirtmislerdi. ( Bkz: http://www.yeniaktuel.com.tr/dun103,122@2100.html )

Bu gelismelerden sonra Yazicioglu Irak’ta bulunan Türkmen ve Sünni Kürt grupların liderleriyle bir dizi görüşmeler ve anlasmalar yapti.( http://arsiv.takvim.com.tr/2008/10/13/gnb107.html ) Musul’daki asiretler ile anlasmalar yapan Yazicioglu’nun faaliyetleri bolgedeki Israil ve İngiliz istihbarat görevlilerini telaslandird. Bunun uzerine Ingiliz ve Israilli istihbaratcilar Yazicioglu ile gorusen Kurt ve Turkmen asiretlerden bazılarının çocuklarını kaçırıp, bölgede yapılacak çalışmalar için şantaj unsuru olarak kullandillar. Çocukları kaçırılan Kurt ve Turkmen kanaat onderleri Türkiye’ye gelerek merhum Muhsin Yazıcıoğlu’ndan yardım talebinde bulundular.( http://www.zaman.com.tr/politika_yazicioglu-icin-kuzey-iraktan-gelen-kurt-lider-bizim-derdimizi-dert-edinmisti_833150.html )

Tabi ki Oslo’da gorusulen bu planın uygulanması için Türkiye’deki Milli direnç noktalarının bertaraf edilmesi gerekiyordu.

Defalarca suikast girisiminde bulunduklari Yazıcıoğlu’nu saibeli bir helicopter kazasi sonucu sehid ettiler.

Kuzey Irak’taki Turkmen hareketine silahli egitim veren Yusuf Ziya Arpacik gibi isimler “Basbakanin Diyarbakir mitinginde kan dokecek” bahanesiyle tutuklandi.(http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/06/04/11-mhpli-tutuklandi)

Izlenen ayrılıkçı Kürt politikasına destek vermeyen Deniz Baykal kaset operasyonu ile siyaseten mevta haline getirildi.

MHP ise kaset operasyonları ile abluka altına alındı.

MIT’in himayesinde Suriye’de Selefi gruplar Suriye halkini bastirarak PKK ve PYD’ye alan actilar. 
Gectigimiz hafta Kuzey Suriye’de Kurt ozerk bolgesi kuruldu. Su aralar kendi paralarini basmakla mesguller.

Yine Oslo ve İmralı mutabakatına sıcak bakmayan Hizmet hareketinin buna refleksi, Emniyet Istihbarat uzerinden KCK operasyonları oldu ve neticesinde Oslo sureci’ne balta vuruldu.Hizmet hareketinin güneydoğudaki yurtlar, okuma odalari, dershane ve evleri ile KCK’nın belediyeler üzerinden yürüttüğü dershane modelini sekteye uğratması süreci yine engellemeye başladı.

Bu yüzden dershanelerin kapatılması kesin çözüm olarak görüldü.

Bugün APO’nun PKK, KCK, BDP, HDP sözcülerinin cemaat hakkında söylemleri ile AKP sözcülerinin açıklamalarının birebir aynı olmasının sebebi de budur.

Baykal ve MHP kasetlerini ortaya cikanlarin hala bulunamamasi. Aksine o kadar delil varken, Yazicioglu suikastinin hala aydinlatilmamis olmasi, bu olaylarda Erdogan hukumetinin sorumlulugunu gosteriyor.
Buyuk resme tekrar bakarsak soyle bir onerimde bulunabiliriz.
  1. MGK Milli Siyaset Belgesinden Yunanistan ve Kibris’in dusman ulkeler listesinden cikarilmasiyla (http://samanyoluhaber.com/gundem/Kirmizi-kitapta-dis-politika-ayari-/445668/  )Turk Deniz Kuvvetlerinin Ege ve Akdeniz’deki harcamalarina kesik geldi.
  2. Davos cikisi ile Mavi Marmara operasyonunun onu acildi
  3. Mavi Marmara olayi ile normal sartlarda gerceklesmeyecek Israil ile Guney Kibris’in ittifakinin onu acildi
  4. Iskenderun saldirisi ve Guney Kibris anlasmalari ile Israil, Dogu Akdeniz’in en guclu deniz gucu oldu (Hava Kuvvetlerine bagli F4 ucaginin Akdeniz uzerinde vurulmasi ve devletimizin suriye’yi sucladigi halde hicbir karsilik vermemesine bir de bu acidan bakabiliriz)
  5. Dogu Akdeniz’i tamamen domine eden Israil’e, yine topraklari Iran’dan Akdeniz’e kadar uzanan Kurdistan isimli bir Israil muttefiki devletcik kurulmasi icin dugmeye basildi.
  6. Kurdistan devletciginin Suriye kismi kuruldu, Irak kismi hazir, sirada Turkiye kismi var. Projenin Turkiye kismini da yuruten KCK orgutlenmesi!
Buraya nokta koyalim. KCK, PKK’nin sehir orgutlenmesi. Artik, KCK operasyonlarinin cogunun MIT tarafindan bilindigi ama MIT’in KCK ile olan karmasik iliskisinden dolayi gerekli onlem alinamadigi ve hatta bu eylemlere goz yumuldugu soyleniyor. KCK – MIT iliskisinin ornekleri:
  1. Diyarbakır'da sırtında bomba yüklü olarak emniyete girmeye çalışırken yakalanan PKK'lının MİT elemanı çıkması.
  2. İstanbul'da belediye otobüsüne molotofkokteyli atıp yakalanan KCK üyesinin MİT elemanı çıkması. Molotoflama eylemlerinden birinde Serap Eser isimli genç bir kız hayatını kaybetmişti.
  3. Van'da PKK kırsalı için eleman toplayıp dağa gönderen ve 20 kişinin örgüte katılmasını sağlayan KCK'lının MİT elemanı çıkması.
  4. İstanbul'da Emniyet Amiri Semih Balaban'ın şehit düştüğü Devrimci Karargâh operasyonunda ölü ele geçirilen Orhan Yılmazkaya'nın Kandil'e geçişini sağlayan kişinin MİT'le bağlantısı.
  5. Mersin'de onlarca eylemin tertipleyicisi olan ve pek çok terör eylemine karışan KCK sorumlusunun MİT elemanı çıkması.
  6. MİT'in Öcalan-Kandil arası haber (talimat) taşıması sonrasında yapılan eylemlerde şehit olan onlarca asker ve polisimiz...(http://www.bugun.com.tr/basbakan-ve-mitin-gunah-galerisi-yazisi-933843  )

Yani projenin Turkiye ayagini yoneten MIT, MIT’in basinda Besir Atalay’in tavsiyesiyle atanan, Iran’ci kimligi ile bilinen Hakan Fidan var. Hakan Fidan, KCK operasyonlari ve Muhsin Yazicioglu suikastindan beri ozel bir yasa ile korunuyor.(http://www.haberturk.com/polemik/haber/715018-hakan-fidan-teklifi-en-gec-carsamba-gunu-yasalasir )

Yani bu isin sorumluluk zinciri MIT > Hakan Fidan > Basbakan’a kadar gidiyor.

Yukarida yazdiklarimiza, MIT’in verdigi yanlis istihbarat ile katledilen Uludere’deki sivillerin trajedisini de ekleyelim. 37 sivil Kurt MIT istihbarati ile sucsuz yere katledilmis, bolgedeki Kurt kardeslerimiz ile devlet arasindaki baga bir darbe daha vurulmustu.

Simdi yukaridaki buyuk resim, projenin Turkiye ayagi, isin icindeki MIT, PKK ve Hukumet’in rolu cercevesinde baktigimizda daha net bir sonuca ulasabiliyoruz.

Yani buyuk proje onundeki butun engeller bertaraf oldu, artik sirada, projenin onunde tek engel olan Hizmet hareketi var.


Wednesday, January 15, 2014

Nasir ve Erdogan


Nasir ve Erdogan..

Ortadoguyu sekillendiren ve yoneten Selahaddin Eyyubi, Tolunoglullari, Memlukluler, Selcuklular ve Osmanlilar’in anavatani olan Misir ve Turkiye’den cikan 20. Ve 21. Yuzyilin en etkin iki lideri.

Ikisi de uzun boylu ve karizmatik, ikisi de dindar, ikisi de “halk cocugu”…

Nasir, ulkesindeki Musluman gruplari, sosyalistler, hristiyanlar velhasil halkin cogunlugunun destegiyle, ABD’nin de rizasiyla iktidara geldi
Erdogan da ulkesindeki dini gruplari, sosyalistleri, liberalleri, milliyetcileri velhasil halkin cogunlugunu arkasina alip, ABD’nin rizasiyla iktidara geldi.(Erdogan, Basbakan secilmeden once AKP Gelen Baskani sifatiyla ABD baskani George Bush ile gorusebilen ender sahislardandir)

Nasir, Asvan barajinin insaasi, Suveys kanalinin millilestirilmesi, "herkese is ama daha az maas" gibi kalkinma insiyatifleriyle Misir'in ekonomik imajini duzeltti.
Erdogan da cift otobanlar, TOKI sehirlesme projesi, Liman ve Kopru ihaleleri ve Arap sermayesinin ulkede toplanmasi ile ekonomiyi canlandirdi. Turkiye'nin ekonomik imajini duzeltti.

Nasir “Toprak reform” ile somurge yillarinda Misir ic pazarinin sahibi olan feodel gucleri zayiflatip kendine biat eden yeni bir Misir burjuvazisi yaratti. Bu yeni burjuvazi devletin actigi yeni olanaklardan, özellikle toptan ticaret, insaat ve büyük bayindirlik projelerini alarak sonuna kadar faydalandi.
Erdogan, kanuni ve burokratik manevralarla Koc, Karamehmet ve Dogan grubu gibi Eski Turkiye'nin pazar sahiplerinin etkisini zayiflatti. Dogan ve Karamehmet grubunun elindeki medyayi TMSF araciligiyla devlete bagladi. Medya, insaat, yol, bayindirlik, toplu arac alimi ihalelerini kendine bagli yesil bujuvaziye dagitti, boylelikle kendine amade sermaye gruplarinin türeyip gelismesini sagladi.

Nasir, Suveys krizi gibi basarili dis politika hamleleriyle ulkesinin dis politik arenadaki imajini yukselterek ic poltikada elini guclendirdi.
Erdogan, Davos cikisi, BM Guvenlik Kurulu Gecici Uyeligi gibi dis politika hamleleriyle ulkesinin imajini disarida yukseltip iceride kendine manevra alani kazandi.

Nasir, iktidara gelirken destegini aldigi ABD ve kalkinma projelerinde yardimini gordugu Sovyet Rusya'ya ayni anda yanasip denge politikasi izledi.
Erdogan, iktidara gelirken destegini aldigi ABD ve en buyuk dis ticaret ortagi haline getirdigi Rusya'ya ayni anda yanasip denge politikasi izledi.

Nasir, soguk savas yillarinin iki kutuplu dunyasinda, Misir’i  Baglantisizlar Hareketi'ne uye yapip populist ve opportunist bir dis politika izledi
Erdogan, Turkiye’nin NATO kurucu uyesi, AB adayi oldugu halde; Turkiye’yi Cin ve Rusya’nin kurdugu bagimsiz Shanghai grubu’na dahil etme sinyali ile populist ve opportunist bir dis politika izledi.

Nasir doneminde eski devlet mekanizmasina dokunulmadi, bürokraside yapilan birkac düzenlemenin disinda bürokratik yapi oldugu gibi kaldi.
Erdogan doneminde eski devlet mekanizmasina dokunulmadi, Ergenekon ve Balyoz davalarinda buzdaginin gorunen kismi tasfiye edilirken, yapilan birkac düzenlemenin disinda 12 Eylul Anayasasi ve vesayetci bürokratik yapiya hic dokunulmadi.

20 yillik iktidari döneminde Nasir, Misir’in ic ve dis siyasetini oligarsik yetkilerle belirledi.
Erdogan, 10 yili askin iktidari sonunda Turkiye'nin ic ve dis siyasetini danismanlariyla olusturdugu dar bir oligarsik grupla belirlemeye basladi.

1969 yilinda Misir Yargiclar Kulübü’nden cikan yönetime yönelik elestirilerin üzerine Nasir rejimi tarafindan yüzlerce yüksek mahkeme üyesi hakim görevlerinden alinmis ve bosalan yerlere Nasir’a bagli kadrolar yerlestirilmistir. Erdogan, Yargida yaptigi degisikliklerle hirsizlik, ihale yolsuzlugu cezalarinda indirim yapti, sporda sike yapanlara verilen cezalari gecersiz hale getirdi. 3 bakanin karistigi yolsuzluk skandalini ortaya cikan emniyet ve yargi gorevlilerini gorevden aldi, atadigi kadrolar ise siradaki yolsuzluk sorusturmalarinin ustunu orttu. Secim ile gelen HSYK'yi ortadan kaldirmak, butun yetkilerini iktidarin Adalet bakanina vermek ve yargi bagimsizligini ortadan kaldirmak uzere.

Nasir, kurdugu istihbarat teskilati araciligiyla tüm muhaliflerini ortadan kaldirdi
Erdogan, yeniden yapilandirmaya calistigi istihbarat teskilati araciligiyla tüm muhaliflerini ortadan kaldirmaya calisiyor.

Nasir, 1956 yilinda kendisine sahte bir suikast düzenletmis ve bu suikastten Müslüman Kardesler Örgütü’nü sorumlu tutarak Müslüman halk üzerinde yogun baski kurmustur
Erdogan ise, MIT krizi, Genel merkezdeki bocekler gibi sansasyonel operasyonlari, GEZI olaylari ve hukumetinin bulastigi yolsuzluklarin uzerine giden Emniyet Teskilati uzerinden Hizmet hareketine komplo teorileriyle iftirada bulunmus, iftiralarin icine Israil ve ABD gibi dis faktorleri de ekleyerek Hizmet hareketine gonul bagi olan milyonlarca insanin uzerinde baski kurmustur.


Nasir, en güclü muhalefet odagi olan Müslüman Kardesler'i bu grubun lideri Seyyid Kutup'u idam ederek sindirdi
Erdogan, 

  • dindar gruplari ve sagdaki potansiyel lider adaylarinin bazilarini kendine biat ettirerek(Bkz. N. Kurtulmus, S. Soylu) sindirdi. 
  • Erdogan doneminde porno kaset dosyalariyla MHP’nin ici bosaltildi, 
  • uzerinde hicbir leke olmayan en buyuk politik lider ise bir helicopter kazasiyla ortadan kaldirdi (M.Yazicioglu).
  • Kendine biat etmeyen en guclu sivil grup olan Hizmet hareketinin liderini idam ettirmek icin ulkeye cagirdi, bunda basarili olamayinca da medya gruplari uzerinden karakter suikasti baslatti. (Karakter suikasti, sionist metodlarinin en meshurudur)


Nasir, halkin gozunu boyama maksatli Arap Birligi utopyasi ile Suriye ve Misir'i birlestirmeye calisti, proje 3 yil sonra yikildi.
Erdogan, “komsularla sifir sorun politikasi” ile Suriye ve Irak ile vizesiz gecis ve ortak hukumet toplantilari baslatti, fakat iki sene sonra Turkiye’yi bu iki ulkeyle dusman haline getirdi.


Arap aleminin kurtaricisi gozuyle bakilan Nasir, Arap ulkelerinin destegiyle zamansiz bir sekilde 2 defa Israil'e savas acti, ikisinde basarisiz yonetimi sonucu Arap ordulari tarihlerinin en buyuk yenilgilerini tattilar. Israil topraklarini kat kat artirdi.
AKP danisman kadrosu PR ekibi ile cevrelere Halife ve Kudus'un kurtaricisi olarak lanse edilen Erdogan'in Filistin, Suriye, Irak ve Misir'daki butun politikalari cuvalladi. Turkiye “is yapmayan ama laf yapan” bir ulke duruma getirildi, boylelikle Islam dunyasinin liderligine namzet Turkiye Islam dunyasi, AB, ABD, Rusya ve Ortadogu devletleri nezdindeki butun karizmasini kaybetti.


Nasir Islam topraklarini Israil'e kaptirdiktan sonra milyonlarin gozu onunde aglayarak istifa etti.
Erdogan, bakanlari, oglu ve yakinlarinin karistigi yolsuzluk skandallari, Uludere katliami, Turkiye'nin karizmasini defalarca cizdirmesine ragmen hala gorevde. 

O, su anda yolsuzluklari sorusturan savcilari ve emniyet gorevlilerinin yetkilerini ellerinden almayla, Turk Hukuk Sistemi'ni muz cumhuriyetlerinin standardlarinin da gerisine dusurecek yasa degisikliklerini meclisten gecirmekle mesgul.


Ortadoguya sekil veren ve Islam alemini yoneten iki ulkenin halkinin uyutulmasi, bu iki guclu devletin altinin oyulmasi, dinamik, kalabalik ve genc nufusa sahip bu iki ulkenin ahlaken yozlasmasi en cok bu iki lider zamaninda gerceklesti.


20. yuzyilda kahraman olarak gorulen Nasir, bugunun siyasi akli ve politik kritiginden bakildiginda, Misir’a yerlestirilmis basarili bir proje adami olarak goruluyor. Zira, Misir halki ve Islam alemi, tarihlerindeki en buyuk kazigi cok guvendikleri, cok sevdikleri, kendilerinden gordukleri bu lider zamaninda yediler.


21. yuzyila baktigimizda ise,

Erdogan, guclenen orta-asya Turki cumhuriyetleri, zengin korfez ulkeleri ve Arap bahari sonrasi lidersiz kalan ortadogu ulkelerini bir araya getirip guclu bir kuresel lider olma pozisyonundaki Turkiye’yi

  • proje ve soylemlerle bolen (Bkz. KCK, PKK ve toplumdaki kamplasmalar), 
  • Arap sermayesi ile Turkiye ekonomisini canlandirirken ithalat artisi ve kredi karti kullaniminin zirveye cikarip ulkenin cari aciginin Turkiye icin ekonomik bir zaman bombasi haline getirdigi,  
  • hizmet erlerinin calismalariyla Turkiye’nin yurtdisinda kazandigi  sayginlik ve itibari gereksiz retorik ve soylemlerle kaybettiren, 
  • populist projelerle Turkiye ve Islam alemini oyalarken (Bkz. R4bia sloganlari, One Minute, Mavi Marmara) Misir, Irak, Suriye ve Filistin’in Muslumanlara tarihi hezimetler tattiran 

bir proje adami olabilir mi?