Tuesday, December 16, 2014

Neden Osmanlica, Neden Şimdi?

Iran'in bir yandan Bati ile kopruler kurup kapitalist sisteme entegre olmasi, diger yandan Arap baharı ile bütün güç dengeleri reset edilmiş İslam coğrafyasının doğusundan güneyine; Irak, Lubnan, Suriye, Afganistan, Pakistan ve Yemen'deki Şii diasporasını ayaklanmalar ve sıcak çatışmalarla canlandırıp Ortadoğu'daki en güçlü ülke haline gelmesi tarihi bir olaydır. Zira Pers veya Şii jeopolitiği bu topraklarda haçlı seferleri akabindeki fetret döneminde yasadigi kısa süreli Fatımiler donemi veya dar ve bolgesel etkili Safevileri saymazsak Islamın gelişinden beri ilk defa bu kadar güç sahibi olmuşlardır.

İŞİD üzerinden İran Devrim Muhafızları ve Kuzey Irak Kürt yönetimine Ortadoğu'da kontrolsüz harekat imkanı verilmiş, Batılı güçler, kendi topraklarını korumak için tampon bölge kurmasına izin verilmeyen Türkiye'ye vermedikleri manevra alanını İran ve Kürt yönetimlerine bahşetmişlerdir.

Bölgedeki en büyük rakibi Türkiye'de bürokrasinin alt katmanlarını Mutaşa zinciri, üst katmanlarını ise rüşvet ağı ile avuçlarına alan Pers şeytanı, aynen Körfez ülkelerinde de kullandığı bu tuzaklar sayesinde Türkiye'den Osmanlı'nın batış nedenlerinden sayılan kapitülasyonlar ile kıyaslanabilecek önemde politik kazanımlar elde etmiştir. Iki ulke arasinda ticaret, egitim, saglik basta olmak uzere cesitli alanlarda yuzlerce anlasma imzalanmis, hemen hemen her anlasmada Iran'a karsiliksiz tavizler ve imtiyazlar verilmistir.

Cumhurbaşkanı danışmanı S.T., Başbakan vekili B.A. ve istihbaratın başı H.F. direk Iran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı çalışmakta, binlerce Iran ajanı da, iş adamı, din adamı, bilim adamı, pilot, doktor ve hemşire kimlikleriyle Türkiye'nin her yerine sızmıştır.

1950lerden beri masada pazarlığını yaptığımız Avrupa birliği ülkelerine verilmeyen avantajlar İran'a verilmiş, AB ile bir türlü üzerinde uzlaşılamayan uyum anlaşmaları sessiz sedasız Iran ile neredeyse tel taraflı yapılmıştır.
İşte bu noktada Osmanlıca'nın zorunlu olarak müfredata girmesinin nedeni manidardir.

Tiran'ın "isteselerde, istememelerde öğrenecekler" açıklaması akabinde konuyla ilgili görüş bildiren İranlılar, Osmanlıcadaki Farsça kelime sayısı ve gramer etkisi dolayısıyla Türk halkının farsçayı ve fars kültürünü daha kolay hazmedeceği, bunun iki ülke halklarının kaynaşması için son derecede önemli olduğu söylediler. Yani hükümetin Iran güdümlü politikaları sayesinde devlet dairelerine ve para ticaretine kanca atan Iranlılar, Osmanlıca ile de "grass roots" çalışması ile halka da kanca atabilecekler.

Zaten Iran mamulu meyve ve sebzelerinin semt pazarlarini isgali, Iran leblebicilerinin bile Corum'daki leblebi ureticilerine yari fiyatina leblebi satmak icin Iran'dan kalkip gelebilmeleri, Iran'li kuafor ve hemsirelerin Orta anadolu'da peydah olmalari, Dogu ve Guneydogu'daki ortaokul talebelerinin Iran sehirlerine kamplara goturulmeleri, binlerce Alevi dedesinin Şiiligin merkezi Kum sehrine organize bir sekilde goturulmesi organizasyonlariyla grassroots seviyesinde Anadolu halki uzerine calismalar yapmaya baslamisti.

Osmanlı devrinde Anadoluyu şiileştirmek için çalışan Iran ajanları, bunu muhtemelen dil kursları ile "reinforce" edecek. destekleyecek.

Tabi ki buna, özerklik veya bağımsızlık eşiğindeki Kürtlerin konuştuğu Kürtçe'nin de Farsça dil grubundan geldiği gerçeğini unutmadan bakmak lazım.

Memurluk sınavları kriterleri ile oynanması ve muhtemelen ileride Osmanlıca konulu soruların KPSS'ye eklenmesiyle AKP'nin ve Iran sevdalıların arka bahçesi haline gelmiş IHL okullarından mezun kadroların önünü açacağı malumdur. Böylelikle İran, mut'a ve rüşvet ağıyla bağladığı Türkiye'de kurduğu ihanet networkünün geleceğine yatırım yapıyor olabilir.

Tabi ki konunun C.Başkanı nezdindeki değerinin gündem değiştirme ve polemik maksatlı olması arkaplandaki Farsça bağlantısını göz ardı etmemiz için yeterli neden değildir.

Ayrıca şu an iktidarda olan eski İslamcı gelenek politikacılarının Arap Ihvan-I Müslimin geleneğinden doğmuş, Humeyni devriminden en üst derecede etkilenmiş düşünce dünyalarında "Osmanlı" ve "Türk" kavramlarının çok da sevilmediği herkesin malumudur.

Işte bu bağlamdan bakıldığında Osmanlıca ders dayatmasının samimiyeti ve perde arkası tekrar tekrar düşünülmelidir.

No comments:

Post a Comment