Showing posts with label turkiye. Show all posts
Showing posts with label turkiye. Show all posts

Thursday, January 15, 2015

Vizesiz geciş BOP'un kilometre taşi mi?

Gectigimiz gunler de Kutahya milletvekili İdris Bal, çok ilginç bir meseleyi meclise taşıdı.

Kutahya milletvekili, Başbakan Davutoğlu ve DB Çavuşoğlu'na yönelttiği soru önergesinde, BOP eşbaşkanının da kurulmasında aktif rol oynadığı Yeni(!) Libya'nın gectigimiz ay icinde neden ciddi sayıda TC vatandaşını sınır dışı ettiğini sordu.

İdris Bal ayrıca Libya'dan kaç kişinin Türkiye'ye giriş yaptığını, kaç kişinin geri döndüğünü de sordu.

***

Dün Zaman'da yayımlanan bir haber yine dikkat çekici idi. Ankara'daki bürosunda suikastle öldürülen Çeçenistan Fahri konsolosu Medet Önlü'nün eşi, kocasının Çeçen savaşçılarının Suriye'ye kaydırılmasına karşı çıktığını, bu yüzden de tehdit edildiğini açıkladı. Medet Önlü suikasti ilginç detaylar içeriyordu. Mesela aynı PKKlı Sakine Cansız'ın suikastında olduğu gibi, kurban katili tanıyordu. Cinayet TBMM'ye çok yakın bir mesafede işlenmişti.

***

Paristeki Charlie Hebdo dergisi suikastine katılan üçüncü şahıs dün Bulgaristan'dan Türkiye'ye (muhtemelen Suriye'ye geçecekti) geçerken yakalandı.

***
Rusların yakalayamadığı Çeçen lider Cevher Dudayevin, MIT'in kendisine temin ettiği uydu telefonunun takip kodunun CIA'ye, oradan da KGB'ye aktarılması sonucu KGB tarafından uydu güdümlü füze ile şehid edilmesi, Çeçen-Rus savaşının yönünü değiştirmiş, Çeçen bağımsızlığını kabul edip ateşkes imzalayan Rusya, tekrar saldırıya geçmiş, Dudayevin vefatının ardından doğan lider boşluğunda Çeçen direnişi içine Vahhabi/Radikal unsurlar enjekte edilip, Çeçen direnişinin prestiji ve aldığı uluslarası destek yerle yeksan edilmişti. Bu domino taşlarının başı Türkiye'den devrilmeye başlamıştı.

***

Bugün neredeyse bütün İŞİD militanlarının Irak ve Suriye'ye Türkiye üzerinden geçtiğini biliyoruz. Suriye kaynaklı haber sitelerinde de TC kimlikli pek çok kişinin ya yakalandığı ya da öldürüldüğü haberi geliyor.

El-Kaideci teroristlere ABD'nin yaptigiasiri siddet ve insanlik disi metodlar iceren muameleler teror retoriginde bir sekilde izah edilebilse de, Turkiye hukumeti veya istihbarat/guvenlik guclerinin ISID teroristlerine hapishanede Internet verdigi, pizza ismarladigi, ISID teroristlerinin hastanede tedavi gordugu haberleri kesinlikle izah edilemez. Peki ulkenin "Musluman ama Laik/demokrat" imajindan izah edilemeyecek "terorist dostu" durumuna nasil gelindi? ***

Insan ister istemeden merak ediyor:


  1. Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Bulgaristan, Irak, Iran, Libya, Suriye ve bazı Afrika ülkeleriyle vizelerin kaldırılması BOP kapsamında mı yapılmıştır?
  2. Dış politikamızda herşey çok güzel giderken birden bire bu komşularımızın hepsinde iç karışıkların veya savaşların çıkması vizesiz geçişler sonucu bu ülkelere geçen(taşıdığımız)silahlı illegal güçlerin işi midir?

    Ya da ters mantik uygulayalim, vizesiz geciş mesela Iran gibi komşu ulkelerce duşmanca niyet icinde kullanilmiş midir? Vizesiz geciş sayesinde Iranli mutaşa, hemşire, kuafor, tuccar ve turist kimligiyle ulkemize giriş yapan etki ve saha ajanlari ulkemizde kritik zamanlarda kritik projeler koparmişlar midir?
  3. BOP projesi çerçevesinde yeni İslam coğrafyası haritasının insan kaynakları, sevkiyat, mühimmat ve lojistik işleri müteahhit partisi ve lideri BOP eşbaşkanına mı ihale edilmiştir?
  4. Bekleyen bir sürü önemli mesele varken müteahhit iktidarının ülkenin baştan başını 5 şerit yollarla örmesi bir üst maddedeki lojistik ve sevkiyat ile mi alakalıdır?

    Nazi Almanyasının, etrafındaki komşularına saldırmadan önce Hitlerin ilk iş olarak Almanya'nın her tarafına geniş otobanlar yaptırdığı, bu otoban sayesinde Alman ordusunun Avusturya, Fransa ve Polonya'ya asker ikmalinin bu ülkelerin savunma kuvvetlerinin tahmininden çok çok daha kısa zamanda yapıldığı gerçeğini göz önüne alırsak, Türkiye'deki otoban inşaası ve vizesiz geçişlerin de her ne kadar taşımacılık ve ekonomik getirileri göz ardı edilemez olsalar da "cumayı emevi camisinde kılacağız" söylemi çerçevesinden bakıldığında aslında bir savaş altyapısı olabilmeleri büyük ihtimal.
  5. Ve son soru: 2013 Mayıs'ında TBMM'ye çok yakın mesafede öldürülen Çeçenistan Fahri konsolosu, Suriye'de Esad'a karşı değişik gruplarca sürdürülen savaşta iktidar destekli radikal örgütlerin mesela 2013 Nisan ayından birdenbire en güçlü silahlı grup olarak ortaya çıkan İŞİD'in diğer gruplara karşı elini güçlendirmek için, Diyarbakır emniyet müdürlüğüne iki sokak mesafede şehid edilen Gaffar Okkan cinayetindeki gibi derin devletin işi miydi?



Monday, September 8, 2014

Bir misyonerin ardindan...

1980'lerde emekli MSP'li "Akinci" genclerin bulustugu Tevhid, Nubihar, Yeryuzu, Haksöz gibi dergilerin satildigi kitabevleri vardi.

Bu kitabevlerinde diger ana akim kitabevlerinin aksine bir tarikat veya cemaate malolmus eserlerden cok Hasan el Benna, Seyyid Kutub gibi Turkiye disinda yetismis Islam alimlerinin eserleri satilir. Bizim kulturumuzun meyvelerinden sufi muzik veya ilahiler yerine yesil popun babasi sayilan Iran Azerilerinin soyledigi devrimci Islami marslar calinirdi.

Sigara icen ama dindar hassasiyetle kahvehanelere soguk bakan, siyasi partilerden hoslanmayan veya meslegi geregi bu ortamdan uzak duran, tarikat ve cemaat silsilesine girmeyi nefsine agir goren pek cok idealist dindar vatandasin, ogrencinin ve IHL ogretmeninin bulusma noktasiydi bu kitabevleri.

Ortam cok masumdur; zira kitap sevgisi, ilim irfan aski ile bir araya gelinmistir. Aileden gorulen geleneksel muhafazakar islam, biraz bayat geldigi icin yeni bir soylem arayisi vardir. Sigara sevilir zira aksakalli muhafazakar buyuklerin aksine Hamaney gibi dini liderler sigaraya cevaz veriyordu. Kitapevlerinin yavas musteri temposu, saatlerce surece cay-sigara muhabbetleri ve propaganda icin en ideal ortamdi.

Zamanla katilim ve parti destegiyle vakfa donusenleri olsa da veya sahipleri sinif atlayip endustri degistirse de zamana direnen kitabevleri muhafazakar nufusun yogunlastigi sehirlerde hala islevlerini surduruyorlar.

Mesela konyadaki bir kitabevi, su anda diplomat ve askerimizi rehin tutan ISID'e militan devsirmekle mesgul. Bursa'daki bir tanesi, Iran Istihbaratinin bati Anadolu irtibat merkezi gibi calisirken, Yalova'daki bir kitabevi Islami kimlik ile PKK yandaslarinin irtibat merkezi olarak calisiyor, Gaziantepteki bir digeri ise devsirme ordusunun evlilik islemlerine bakiyor.

Zira araf'taki dindar vatandaslarin azicik maddi veya ailevi sorunu olanlari, yine zamanla kendilerine sosyal cevre olarak edindikleri kitabevi gruplari sayesinde cok kolay devsirilebiliyor.

25 yil once basladim bu kitabevleriyle olan muhabbetime. Once musterisi olarak, sonra calisani ve sonrasinda mudavimici olarak yillarca ziyaret ettim, yuzlerce insanla tanistim, saatlerce islami meseleler uzerine sohbetler dinledim. Iyi bilirim.

Bir zamanlar Anadolu'nun kucuklu buyuklu ilcelerini dolasip, bu kitabevlerinde dindar vatandaslarla bulusan, gittigi ilcelerde, kitabevi sahiplerinin evlerinde kalan, onlarin ekmegini cayini paylasan, onlarla, o kitabevleri musterileri veya takip edenleri ile yillarca mutemadiyen "Kudus gecesi" faaliyeti duzenleyen bir misyoner bilirdim.

Idealist veya ulku eri demek isterdim ama kendisine misyoner kelimesinin daha cok yakistigini dusunuyorum.
Misyoner abimiz, gittigi gezdigi her yerde; Filistin, "tagut", "Islami Iran devrimi", "Kudus ordusu", mustazaf ve mustekbir terimleri etrafinda kendini dinleyen dindar insanlara uyanik olmalarini, direnmelerini, hazirlikli olmalarini ogutlerdi.

Misyoner abi, bir dizini dikip oturur, cay ve sigarasini icerken, kendisine sorulan her soruya bir misyon disiplini ve ciddiyetine ekledigi hafif gulumsemesiyle muhatabinin gozlerinin icine bakarak cevap verir ve karisindakini kolayca ikna ederdi.

Misyoner abiye gore sunni-sii ayrimi suni bir ayrimdi. Sunni alimlerin bize anlattigi Islam tarihi hatalarla doluydu ve sunni muslumanlar olarak sii alimlerin tarih referanslarini da hesaba katmaliydik. Mut'a veya ehl-i beyt meselesi de bu acidan ele alinmaliydi. O sia ki, ne zaman efendimizin adi gecse oturduklari yerde saygidan ayaga kalkardi. Bize ittihad-i Islam lazimdi.

Bu misyonere gore kurtulusumuz icin once basimizdaki tagut rejim yikilmali, memlekete ilk firsatta Iran'dan rejim ihrac etmeliydik. Iran'in da bize cok muhabbeti ve sevgisi vardi zaten. Bunlar olunca zaten Kudus'un kapilari da bize acilacakti.

Bu misyoner senede bir Anadolu'nun en ucra koselerindeki kitabevlerini bile yanindaki ciraklariyla gezer, yukaridaki terim ve soylemlerini yinelerdi.

Pekcok faaliyetine, toplantisina katildigim misyoner abinin hic Bosna, Azerbaycan, Dogu Turkistan veya Cecenistan gundemi olmuyordu. Gunahlarini almayalalim, kitabevinde Bosna ve Cecenistan gundemdi ama icinde "Turkluk" meselesi olan Azerbaycan-Karabag veya Dogu Turkistan meseleleri hic konusulmazdi.

Aradan yillar gecti. 80ler ve 90lar bitti. Bu kitabevlerinde bulusan, filistin posusu takip sigara cay muhabbeti yapan pis sakalli delikanlilar buyuduler, okullarini bitirdiler, devlet dairelerinde yer sahibi oldular.

Misyoner abi ise bu surecte pis sakallilarin lideri gibi hapise girip cikti. Tabi cikinca da kahraman ilan edildi.

Sonra.

Kitabevleri vakif oldu, bazilari hatta holding.. kitap paralarini, ozel televizyon, dergi, yatirim, bagis paralari takip etti.

Bu evrime paralel, once Refah partili sonra AKP'li belediyeler bizim misyonerin calismalarina sponsor oldular.

Haliyle kitabevi sahiplerinin evlerinde yapilan mutevazi kudus geceleri belediye spor salonlarinda veya meydanlarda yapilir oldu.

Sloganlar ayni slogandi. Kudus hala kurtulmamisti ama subhanallah tagutlar yikilmis iktidar musluman cocuklarin eline gecmistir.

Misyoner abimiz o zamanin pis sakalli cocuklarinin ogretmenleri gibi simdi ozel bir televizyon kanali muduru olmus, belediye, devlet ve istihbaratin imkanlariyla eylemlerin feristahlarini organize etmeye baslamisti. Benim gittigim kitabevinde de durum boyleydi, mudavimi olan pis sakallilar hep bir yerlere gelmislerdi; biri sendika baskani, biri milli egitim muduru, biri belediye baskani, bir digeri ozel televizyon muduru, bir digeri ise bolgenin en buyuk supermarket zincirinin sahibi..

Mavi Marmara olayi donusunde Iran'dan gelen Ayetullahlari havalaninda posterlerle karsilayan bizim misyoner abiydi. Iran devriminde olenlerin resimleriyle 17 yasindaki Furkan'in resimini kolaj yapip Taksim meydaninda gosteri yapan, Furkan'in babasina Ayatollah Kaymakami'nin elini opturen bizim misyoner abiydi.

Ve hatta intihar saldirisina gonderilen Mavi Marmara filosundan kurtulanlari "gazi" sifatiyla Iran'a goturup, bunlara Hamaney'in elini opturen yine bizim misyoner abiydi.

Ve bir gun.

Acilara aliskin musluman cografyasina birgun turnusol kagidi islevi gorecek bir trajedi geldi. Suriye'de ic savas cikti.

Misyoner abi, kendisini kitabevlerinden beri takip eden curuha Esed rejimine Iran'in verdigi destegi bir turlu izah edemedi.

Esed iktidariyla birlikte sunni halka saldiran Hizbullah icin "Hizbullah bizim namusumuzdur" dedi direndi bir ara ama sonra kirli sakallilar ile Iran kirli savasin iki ayri tarafina dusunce bu sefer kitlesini bir arada tutma refleksiyle "Iran elini lutfen Suriye'den ceksin" diye aciklama yapti.

Iran bu, boyle kucuk saygisizliklari affeder mi? Misyoner abinin "rehber" saydigi Hamaney'in haber ajansi, misyoner abiye "haddini bil, ozur dile" mesaji yolladi.

Misyoner abi telasla kavgayi suriye meselesinden mezhep meselesine ceken bir mesasjla bu haber ajansini "fitne cikarmakla" sucladi.

Muhtemelen Iran, Turkiye'deki eski ekibini tasfiye etmeye baslamisti.

Daha sonra.

Simdilerde ayni misyoner abinin ismi, iktidarin uzerini kapamaya calistigi Tevhid-Selam dosyasi ile tekrar gundeme geldi de yazayim dedim.

Misyonerin adi Nureddin Şirin - yaninda gezdirdigi çırağı ise Başbakan Danışmanı Sefer Turan.




Thursday, March 27, 2014

Erdogan Government's election driven war plans

Erdogan government baned YouTube after a leaked conversation between Turkish Intelligence Chief Hakan Fidan and FM Ahmet Davutoğlu was published on the video sharing platform.

The leaked sound recording details Erdogan's thoughts that an attack on Syria must be seen as an opportunity for AKP before the elections on March 30.

Intelligence chief Fidan talks about having four of his men in Syria to attack Turkey to make up a cause of war.

Soon after the recordings were leaked, FM Davutoglu said the leaked recording of top officials discussing the Syria operation was "partially manipulated" and is a "wretched attack" on national security.

The full transcript of the video is below. The video has been removed from YouTube and vimeo.

ELECTION DRIVEN WAR PLANS – I 

PART 1
Ahmet Davutoğlu:
“Prime Minister said that in current conjuncture, this attack (on Suleiman Shah Tomb) must be seen
as an opportunity for us.”
Hakan Fidan:
“I’ll send 4 men from Syria, if that’s what it takes. I’ll make up a cause of war by ordering a missile
attack on Turkey; we can also prepare an attack on Suleiman Shah Tomb if necessary.”
Feridun Sinirlioğlu:
“Our national security has become a common, cheap domestic policy outfit.”
Yaşar Güler:
“It’s a direct cause of war. I mean, what’re going to do is a direct cause of war.”
--------
FIRST SCREEN:
Ahmet Davutoğlu: I couldn’t entirely understand the other thing; what exactly does our foreign
ministry supposed to do? No, I’m not talking about the thing. There are other things we’re supposed
to do. If we decide on this, we are to notify the United Nations, the Istanbul Consulate of the Syrian
regime, right?
Feridun Sinirlioğlu: But if we decide on an operation in there, it should create a shocking effect. I
mean, if we are going to do so. I don’t know what we’re going to do, but regardless of what we
decide, I don’t think it’d be appropriate to notify anyone beforehand.
Ahmet Davutoğlu: OK, but we’re gonna have to prepare somehow. To avoid any shorts on regarding
international law. I just realized when I was talking to the president (Abdullah Gül), if the Turkish
tanks go in there, it means we’re in there in any case, right?
Yaşar Güler: It means we’re in, yes.
Ahmet Davutoğlu: Yeah, but there’s a difference between going in with aircraft and going in with
tanks…
SECOND SCREEN:
Yaşar Güler: Maybe we can tell the Syrian consulate general that, ISIL is currently working alongside
the regime, and that place is Turkish land. We should definitely…
Ahmet Davutoğlu: But we have already said that, sent them several diplomatic notes.
Yaşar Güler: To Syria… Feridun Sinirlioğlu: That’s right.
Ahmet Davutoğlu: Yes, we’ve sent them countless times. Therefore, I’d like to know what our Chief
of Staff’s expectations from our ministry.
Yaşar Güler: Maybe his intent was to say that, I don’t really know, he met with Mr. Fidan.
Hakan Fidan: Well, he did mention that part but we didn’t go into any further details.
Yaşar Güler: Maybe that was what he meant… A diplomatic note to Syria?
Hakan Fidan: Maybe the Foreign Ministry is assigned with coordination…
THIRD SCREEN:
Ahmet Davutoğlu: I mean, I could coordinate the diplomacy but civil war, the military…
Feridun Sinirlioğlu: That’s what I told back there. For one thing, the situation is different. An
operation on ISIL has solid ground on international law. We’re going to portray this is Al-Qaeda,
there’s no distress there if it’s a matter regarding Al-Qaeda. And if it comes to defending Suleiman
Shah Tomb, that’s a matter of protecting our land.
Yaşar Güler: We don’t have any problems with that.
Hakan Fidan: Second after it happens, it’ll cause a great internal commotion (several bombing events
is bound to happen within). The border is not under control…
Feridun Sinirlioğlu: I mean, yes, the bombings are of course going to happen. But I remember our
talk from 3 years ago…
Yaşar Güler: Mr. Fidan should urgently receive back-up and we need to help him supply guns and
ammo to rebels. We need to speak with the minister. Our Interior Minister, our Defense Minister.
We need to talk about this and reach a resolution sir.
Ahmet Davutoğlu: How did we get specials forces into action when there was a threat in Northern
Iraq? We should have done so in there, too. We should have trained those men. We should have sent
men. Anyway, we can’t do that, we can only do what diplomacy…
Feridun Sinirlioğlu: I told you back then, for God’s sake, general, you know how we managed to get
those tanks in, you were there.
Yaşar Güler: What, you mean our stuff?
Feridun Sinirlioğlu: Yes, how do you think we’ve managed to rally our tanks into Iraq? How? How did
manage to get special forces, the battalions in? I was involved in that. Let me be clear, there was no
government decision on that, we have managed that just with a single order.
FOURTH SCREEN:
Yaşar Güler: Well, I agree with you. For one thing, we’re not even discussing that. But there are
different things that Syria can do right now.
Ahmet Davutoğlu: General, the reason we’re saying no this operation is because we know about the
capacity of those men.
Yaşar Güler: Look, sir, isn’t MKE (Mechanical and Chemical Industry Corporation) at minister’s
bidding? Sir, I mean, Qatar is looking for ammo to buy in cash. Ready cash. So, why don’t they just
get it done? It’s at Mr. Minister’s command.
Ahmet Davutoğlu: But there’s the spot we can’t act integratedly, we can’t coordinate.
Yaşar Güler: Then, our Prime Minister can summon both Mr. Defence Minister and Mr. Minister at
the same time. Then he can directly talk to them.
Ahmet Davutoğlu: We, Mr. Siniroğlu and I, have literally begged Mr. Prime Minster for a private
meeting, we said that things were not looking so bright.
FIFTH SCREEN:
Yaşar Güler: Also, it doesn’t have to be crowded meeting. Yourself, Mr. Defence Minister, Mr.
Interior Minister and our Chief of Staff, the four of you are enough. There’s no need for a crowd.
Because, sir, the main need there is guns and ammo. Not even guns, mainly ammo. We’ve just talked
about this, sir. Let’s say we’re building an army down there, 1000 strong. If we get them into that war
without previously storing a minimum of 6-months’ worth of ammo, these men will return to us after
two months.
Ahmet Davutoğlu: They’re back already.
Yaşar Güler: They’ll return to us, sir.
Ahmet Davutoğlu: They’ve came back from… What was it? Çobanbey.
Yaşar Güler: Yes, indeed, sir. This matter can’t be just a burden on Mr. Fidan’s shoulders as it is now.
It’s unacceptable. I mean, we can’t understand this. Why?
SIXTH SCREEN:
Ahmet Davutoğlu: That evening we’d reached a resolution. And I thought that things were taking a
turn for the good. Our…
Feridun Sinirlioğlu: We issued the MGK (National Security Council) resolution the day after. Then we
talked with the general…
Ahmet Davutoğlu: And the other forces really do a good follow up on this weakness of ours. You say
that you’re going to capture this place, and that men being there constitutes a risk factor. You pull
them back. You capture the place. You reinforce it and send in your troops again.
Yaşar Güler: Exactly, sir. You’re absolutely right.
Ahmet Davutoğlu: Right? That’s how I interpret it. But after the evacuation, this is not a military
necessity. It’s a whole other thing.
SEVENTH SCREEN
Feridun Sinirlioğlu: There are some serious shifts in global and regional geopolitics. It now can spread
to other places. You said it yourself today, and others agreed… We’re headed to a different game
now. We should be able to see those. That ISIL and all that jazz, all those organizations are extremely
open to manipulation. Having a region made up of organizations of similar nature will constitute a
vital security risk for us. And when we first went into Northern Iraq, there was always the risk of PKK
blowing up the place. If we thoroughly consider the risks and substantiate… As the general just said…
Yaşar Güler: Sir, when you were inside a moment ago, we were discussing just that. Openly. I mean,
armed forces are a “tool” necessary for you in every turn.
Ahmet Davutoğlu: Of course. I always tell the Prime Minister, in your absence, the same thing in
academic jargon, you can’t stay in those lands without hard power. Without hard power, there can
be no soft power.
EIGTH SCREEN
Yaşar Güler: Sir.
Feridun Sinirlioğlu: The national security has been politicized. I don’t remember anything like this in
Turkish political history. It has become a matter of domestic policy. All talks we’ve done on defending
our lands, our border security, our sovereign lands in there, they’ve all become a common, cheap
domestic policy outfit.
Yaşar Güler: Exactly.
Feridun Sinirlioğlu: That has never happened before. Unfortunately but…
Yaşar Güler: I mean, do even one of the opposition parties support you in such a high point of
national security? Sir, is this a justifiable sense of national security?
Feridun Sinirlioğlu: I don’t even remember such a period.
NINTH SCREEN:
Yaşar Güler: In what matter can we be unified, if not a matter of national security of such
importance? None.
Ahmet Davutoğlu: The year 2012, we didn’t do it 2011. If only we’d took serious action back then,
even in the summer of 2012.
Feridun Sinirlioğlu: They were at their lowest back in 2012.
Ahmet Davutoğlu: Internally, they were just like Libya. Who comes in and goes from power is not of
any importance to us. But some things…
Yaşar Güler: Sir, to avoid any confusion, our need in 2011 was guns and ammo. In 2012, 2013 and
today also. We’re in the exact same point. We absolutely need to find this and secure that place.
Ahmet Davutoğlu: Guns and ammo are not a big need for that place. Because we couldn’t get the
human factor in order…


Who is who:

Ahmet Davutoglu: Foreign Minister of Turkey. Has been accused of supporting radical terrorist groups in Syria in order to help the Free Syrian Army.
Yasar Guler: Deputy Chief of Staff Lt. Gen. Turkish Armed Forces
Hakan Fidan: Head of Turkish Secret Service (MIT). Documents and sound recordings exposing Hakan Fidan as an undercover Iran agent working for Iranian Ministry of Intelligence and National Security were leaked last week.
Feridun Sinirlioğlu: Under Secretary of FM Davutoglu. Turkey's former ambassador to Israel.

Suleyman Shah: Grandfather of the founder of the Ottoman empire.


The Tomb of Suleyman Shah is a sovereign exclave of the Republic of Turkey situated in Syria. It is the burial place of Suleyman Shah, the grandfather of Osman I, the founder of the Ottoman Empire. In accordance with Article 9 of the Treaty of Ankara (1921) signed between France and Turkey, the tomb "shall remain, with its appurtenances, the property of Turkey, who may appoint guardians for it and may hoist the Turkish flag there."


Wednesday, January 15, 2014

Nasir ve Erdogan


Nasir ve Erdogan..

Ortadoguyu sekillendiren ve yoneten Selahaddin Eyyubi, Tolunoglullari, Memlukluler, Selcuklular ve Osmanlilar’in anavatani olan Misir ve Turkiye’den cikan 20. Ve 21. Yuzyilin en etkin iki lideri.

Ikisi de uzun boylu ve karizmatik, ikisi de dindar, ikisi de “halk cocugu”…

Nasir, ulkesindeki Musluman gruplari, sosyalistler, hristiyanlar velhasil halkin cogunlugunun destegiyle, ABD’nin de rizasiyla iktidara geldi
Erdogan da ulkesindeki dini gruplari, sosyalistleri, liberalleri, milliyetcileri velhasil halkin cogunlugunu arkasina alip, ABD’nin rizasiyla iktidara geldi.(Erdogan, Basbakan secilmeden once AKP Gelen Baskani sifatiyla ABD baskani George Bush ile gorusebilen ender sahislardandir)

Nasir, Asvan barajinin insaasi, Suveys kanalinin millilestirilmesi, "herkese is ama daha az maas" gibi kalkinma insiyatifleriyle Misir'in ekonomik imajini duzeltti.
Erdogan da cift otobanlar, TOKI sehirlesme projesi, Liman ve Kopru ihaleleri ve Arap sermayesinin ulkede toplanmasi ile ekonomiyi canlandirdi. Turkiye'nin ekonomik imajini duzeltti.

Nasir “Toprak reform” ile somurge yillarinda Misir ic pazarinin sahibi olan feodel gucleri zayiflatip kendine biat eden yeni bir Misir burjuvazisi yaratti. Bu yeni burjuvazi devletin actigi yeni olanaklardan, özellikle toptan ticaret, insaat ve büyük bayindirlik projelerini alarak sonuna kadar faydalandi.
Erdogan, kanuni ve burokratik manevralarla Koc, Karamehmet ve Dogan grubu gibi Eski Turkiye'nin pazar sahiplerinin etkisini zayiflatti. Dogan ve Karamehmet grubunun elindeki medyayi TMSF araciligiyla devlete bagladi. Medya, insaat, yol, bayindirlik, toplu arac alimi ihalelerini kendine bagli yesil bujuvaziye dagitti, boylelikle kendine amade sermaye gruplarinin türeyip gelismesini sagladi.

Nasir, Suveys krizi gibi basarili dis politika hamleleriyle ulkesinin dis politik arenadaki imajini yukselterek ic poltikada elini guclendirdi.
Erdogan, Davos cikisi, BM Guvenlik Kurulu Gecici Uyeligi gibi dis politika hamleleriyle ulkesinin imajini disarida yukseltip iceride kendine manevra alani kazandi.

Nasir, iktidara gelirken destegini aldigi ABD ve kalkinma projelerinde yardimini gordugu Sovyet Rusya'ya ayni anda yanasip denge politikasi izledi.
Erdogan, iktidara gelirken destegini aldigi ABD ve en buyuk dis ticaret ortagi haline getirdigi Rusya'ya ayni anda yanasip denge politikasi izledi.

Nasir, soguk savas yillarinin iki kutuplu dunyasinda, Misir’i  Baglantisizlar Hareketi'ne uye yapip populist ve opportunist bir dis politika izledi
Erdogan, Turkiye’nin NATO kurucu uyesi, AB adayi oldugu halde; Turkiye’yi Cin ve Rusya’nin kurdugu bagimsiz Shanghai grubu’na dahil etme sinyali ile populist ve opportunist bir dis politika izledi.

Nasir doneminde eski devlet mekanizmasina dokunulmadi, bürokraside yapilan birkac düzenlemenin disinda bürokratik yapi oldugu gibi kaldi.
Erdogan doneminde eski devlet mekanizmasina dokunulmadi, Ergenekon ve Balyoz davalarinda buzdaginin gorunen kismi tasfiye edilirken, yapilan birkac düzenlemenin disinda 12 Eylul Anayasasi ve vesayetci bürokratik yapiya hic dokunulmadi.

20 yillik iktidari döneminde Nasir, Misir’in ic ve dis siyasetini oligarsik yetkilerle belirledi.
Erdogan, 10 yili askin iktidari sonunda Turkiye'nin ic ve dis siyasetini danismanlariyla olusturdugu dar bir oligarsik grupla belirlemeye basladi.

1969 yilinda Misir Yargiclar Kulübü’nden cikan yönetime yönelik elestirilerin üzerine Nasir rejimi tarafindan yüzlerce yüksek mahkeme üyesi hakim görevlerinden alinmis ve bosalan yerlere Nasir’a bagli kadrolar yerlestirilmistir. Erdogan, Yargida yaptigi degisikliklerle hirsizlik, ihale yolsuzlugu cezalarinda indirim yapti, sporda sike yapanlara verilen cezalari gecersiz hale getirdi. 3 bakanin karistigi yolsuzluk skandalini ortaya cikan emniyet ve yargi gorevlilerini gorevden aldi, atadigi kadrolar ise siradaki yolsuzluk sorusturmalarinin ustunu orttu. Secim ile gelen HSYK'yi ortadan kaldirmak, butun yetkilerini iktidarin Adalet bakanina vermek ve yargi bagimsizligini ortadan kaldirmak uzere.

Nasir, kurdugu istihbarat teskilati araciligiyla tüm muhaliflerini ortadan kaldirdi
Erdogan, yeniden yapilandirmaya calistigi istihbarat teskilati araciligiyla tüm muhaliflerini ortadan kaldirmaya calisiyor.

Nasir, 1956 yilinda kendisine sahte bir suikast düzenletmis ve bu suikastten Müslüman Kardesler Örgütü’nü sorumlu tutarak Müslüman halk üzerinde yogun baski kurmustur
Erdogan ise, MIT krizi, Genel merkezdeki bocekler gibi sansasyonel operasyonlari, GEZI olaylari ve hukumetinin bulastigi yolsuzluklarin uzerine giden Emniyet Teskilati uzerinden Hizmet hareketine komplo teorileriyle iftirada bulunmus, iftiralarin icine Israil ve ABD gibi dis faktorleri de ekleyerek Hizmet hareketine gonul bagi olan milyonlarca insanin uzerinde baski kurmustur.


Nasir, en güclü muhalefet odagi olan Müslüman Kardesler'i bu grubun lideri Seyyid Kutup'u idam ederek sindirdi
Erdogan, 

  • dindar gruplari ve sagdaki potansiyel lider adaylarinin bazilarini kendine biat ettirerek(Bkz. N. Kurtulmus, S. Soylu) sindirdi. 
  • Erdogan doneminde porno kaset dosyalariyla MHP’nin ici bosaltildi, 
  • uzerinde hicbir leke olmayan en buyuk politik lider ise bir helicopter kazasiyla ortadan kaldirdi (M.Yazicioglu).
  • Kendine biat etmeyen en guclu sivil grup olan Hizmet hareketinin liderini idam ettirmek icin ulkeye cagirdi, bunda basarili olamayinca da medya gruplari uzerinden karakter suikasti baslatti. (Karakter suikasti, sionist metodlarinin en meshurudur)


Nasir, halkin gozunu boyama maksatli Arap Birligi utopyasi ile Suriye ve Misir'i birlestirmeye calisti, proje 3 yil sonra yikildi.
Erdogan, “komsularla sifir sorun politikasi” ile Suriye ve Irak ile vizesiz gecis ve ortak hukumet toplantilari baslatti, fakat iki sene sonra Turkiye’yi bu iki ulkeyle dusman haline getirdi.


Arap aleminin kurtaricisi gozuyle bakilan Nasir, Arap ulkelerinin destegiyle zamansiz bir sekilde 2 defa Israil'e savas acti, ikisinde basarisiz yonetimi sonucu Arap ordulari tarihlerinin en buyuk yenilgilerini tattilar. Israil topraklarini kat kat artirdi.
AKP danisman kadrosu PR ekibi ile cevrelere Halife ve Kudus'un kurtaricisi olarak lanse edilen Erdogan'in Filistin, Suriye, Irak ve Misir'daki butun politikalari cuvalladi. Turkiye “is yapmayan ama laf yapan” bir ulke duruma getirildi, boylelikle Islam dunyasinin liderligine namzet Turkiye Islam dunyasi, AB, ABD, Rusya ve Ortadogu devletleri nezdindeki butun karizmasini kaybetti.


Nasir Islam topraklarini Israil'e kaptirdiktan sonra milyonlarin gozu onunde aglayarak istifa etti.
Erdogan, bakanlari, oglu ve yakinlarinin karistigi yolsuzluk skandallari, Uludere katliami, Turkiye'nin karizmasini defalarca cizdirmesine ragmen hala gorevde. 

O, su anda yolsuzluklari sorusturan savcilari ve emniyet gorevlilerinin yetkilerini ellerinden almayla, Turk Hukuk Sistemi'ni muz cumhuriyetlerinin standardlarinin da gerisine dusurecek yasa degisikliklerini meclisten gecirmekle mesgul.


Ortadoguya sekil veren ve Islam alemini yoneten iki ulkenin halkinin uyutulmasi, bu iki guclu devletin altinin oyulmasi, dinamik, kalabalik ve genc nufusa sahip bu iki ulkenin ahlaken yozlasmasi en cok bu iki lider zamaninda gerceklesti.


20. yuzyilda kahraman olarak gorulen Nasir, bugunun siyasi akli ve politik kritiginden bakildiginda, Misir’a yerlestirilmis basarili bir proje adami olarak goruluyor. Zira, Misir halki ve Islam alemi, tarihlerindeki en buyuk kazigi cok guvendikleri, cok sevdikleri, kendilerinden gordukleri bu lider zamaninda yediler.


21. yuzyila baktigimizda ise,

Erdogan, guclenen orta-asya Turki cumhuriyetleri, zengin korfez ulkeleri ve Arap bahari sonrasi lidersiz kalan ortadogu ulkelerini bir araya getirip guclu bir kuresel lider olma pozisyonundaki Turkiye’yi

  • proje ve soylemlerle bolen (Bkz. KCK, PKK ve toplumdaki kamplasmalar), 
  • Arap sermayesi ile Turkiye ekonomisini canlandirirken ithalat artisi ve kredi karti kullaniminin zirveye cikarip ulkenin cari aciginin Turkiye icin ekonomik bir zaman bombasi haline getirdigi,  
  • hizmet erlerinin calismalariyla Turkiye’nin yurtdisinda kazandigi  sayginlik ve itibari gereksiz retorik ve soylemlerle kaybettiren, 
  • populist projelerle Turkiye ve Islam alemini oyalarken (Bkz. R4bia sloganlari, One Minute, Mavi Marmara) Misir, Irak, Suriye ve Filistin’in Muslumanlara tarihi hezimetler tattiran 

bir proje adami olabilir mi?

Sunday, January 12, 2014

Ariel Sharon öldü mü


ariel sharon öldü mü 
r.t. erdogan kaldı mı 

**

felek öcün aldı mı 
imdi yürek yırtılır