Showing posts with label pkk. Show all posts
Showing posts with label pkk. Show all posts

Tuesday, March 31, 2015

Savci cinayeti, RTE ve Berkin Elvan

Hic suphe yok ki, iki silahli eskiyanin bir TC Devletinin bir savcisinin sehid etmesi cok aci bir olaydir. Allah masumlara rahmet eylesin.

Siyasi cinayetlerde, tetigi cekenin kimliginden ziyade, o cinayetten kimin karli cikacagina bakilir.

Savciyi rehin alan DHKP/C, ayni el-Kaide gibi gercek manada hedefi veya tabani olmayan, belli bir kesmin temsilcisi/savascisi gibi poz kesen, ve cok kritik zamanlarda eylem yapan bir orgut.

Ergenekon sorusturmalarindaki tutuklamalar ve desifreler sonucu DHKP/C'nin Turk istihbaratinin icine sizmis karanlik odaklarin kirli islerini yapan bir aygit durumuna geldigi iyice ortaya cikmisti.
Eylemi yapan eskiyalar guya bunu DHKP/C adina Berkin Elvan icin yapmislar.

Bu eylemin Berkin Elvan'i sevenlere, ailesine, Alevi veya sol dusuncelli insanlara faydasi var mi?El-Cevab; yok. Peki zarari var mi? El-cevab: tabi ki. Yani bu eylemin kazanani Alevi veya Sol camia degil.

Boyle bir eylem, kimleri kasir, kimleri provake eder? El cevab: Muhafazakar, devlet ve otorite yanlisi kitleler ve de Alevi toplumuna mesafeli duran sekil ve parti Islamcilari.

Bu eylemin verdigi psikolojik mesaja en yakin mesaj ise RTE ve AKP'nin savundugu "Berkin Elvan aslinda teroristti" ve "Gezi olaylarini duzenleyen capulcularin hepsi Alevi" tezleri.

Yani bu eylemden en karli cikacak odak, 15 yasinda oldurulen Berkin Elvan'i terorist ilan eden, Berkin Elvan'in annesini mitinglerde yuhalatan RTE ve AKP.

Kimsenin kolay kolay silah sokamayacagi yuksek guvenlikli bir devlet kurumuna orgut bayragi ve silahla girebilen eylemcilerin de taseron orgut uyeleri olduklari goz onunde bulundurulursa bu eylemi kimin organize ettigi, bu isten aslinda kimin karli cikacagi cok acik gozukuyor.

Oy kaybeden AKP ve RTE'nin, Gezi parki eylemcilerinin cadirlarini yaktirarak eylemcileri provoke ederken, AKP saflarini siklastirmasi ve oylarini artirmasi gibi bu eylem de belli ki anket sonuclarindan cok tedirgin olan RTE ve AKP'nin yeni bir oyunu.

Wednesday, March 4, 2015

Bir hamle olarak Diyalog, BOP, Iran ve Irancilar

Esbaskanlik gorevini yapan unlu isimler arasinda G.W. Bush ve R.T.E.'nin de bulundugu Buyuk Ortadogu Projesi (BOP)'un Turkiye'de yogun mesai yaptigi yillardi.

Berlin duvarinin yikilmasi ile baslayan surecte Orta Asya ve Ortadogu ulkeleri lider ve ekol sorunu yasiyordu.  Sovyetlerin yikilmasi, her ne kadar sadece sosyalist Dogu Bloku ve Orta Asya ulkelerini etkiledi gibi bilinse de kokeni Sosyalizm olan Baas ideolojisinin de tasfiyesi bu donemde baslamisti.

Bu hengamede Ozal iktidariyla kullerinden yeniden dogan Turkiye devleti'nin elini kolunu baglamak, önünü kesmek ve ayni zamanda Orta Dogu ve Orta Asya cografyalarini da Iran devletine peskes cekmek icin BOP yonetimindeki Ergenekon ve Iran Istihbarati Turkiye'de birlikte calismaya basladi.



Turk toplumunu Alevi-Sunni, Kurt-Turk kamplarinda bolme maksadiyla sirasiyla Musa Anter, Cetin Emec, Turan Dursun, Muammer Aksoy, Bahriye Ucok, Ugur Mumcu'ya suikast ile ortadan kaldirdilar, ayrica Basbaglar ve Sivas Madimak Oteli katliamlarina imza attilar ayrica devleti zayiflatmak icin General Esref Bitlis, Cumhurbaskani Turgut Ozal, Devlet Bakani Adnan Kahveci ve Binbasi Cem Ersever gibi bagimsiz isimleri isbirligiyle ortadan kaldirdilar.

Bugun taraftarlarinca "Superguc" gorulen "Yeni Turkiye"de KCK'nin acik acik vergi toplamasi, bayrak acmasi, mahkemeler kurmasini kimsenin yadirgamadigi gibi o zamanlarda da "Laik Turkiye" Cumhuriyetin'de Iran ajanlarinin bu kadar kolay operasyonlar yapmalarini kimse yadirgamamis, sorgulamamisti.

 BOP projesinin ikinci ayaginin en onemli mihenk tasi ise 1994'te RTE'nin cok ilginc kosullarda Istanbul Belediye Baskani secilerek önünün acilmasiydi. Merkez sag oylar DYP ve ANAP'in guclu aday cikarmasiyla bolunmus (ANAP%22 ve DYP %15) Merkez sol oylar ise yine DSP ve SHP'nin adaylari arasinda (SHP %20, DSP %15) bolunmustu. Boylelikle %25 gibi zayif bir oyla sectirilen RTE'nin aktif BOP gorevi baslamisti. Akabinde RP icerisindeki ayrilikci, cinsiyetci, dinci soyleme sahip Islamci politikacilar, Iran Devleti'nin resmen icinde yeraldigi kitle gosterileri ve Ergenekon'un oynattigi irtica tiyatrolari ile 28 Subat darbesi geldi.

BOP icin 89-93 ve 94-97 donemleri, Turkiye'nin sol-sag, Kurt-Turk, Alevi-Sunni kamplarina ayrilip,  zayiflatilmasi, önünün kesilmesi, askeri acidan Israil'e, devaluasyonlar ve istikrarsizliklar arkasindan ekonomik acidan IMF'ye baglanmasi acisindan basarili bir donem olmustu.

Turk halki ve sivil toplum liderleri ekonomik sikintilar, isimler, sloganlar ve olaylar uzerine gundelik planlarla kafa yormakla mesgulken buyuk oyunu goren Fethullah Gulen'in tavsiyesiyle Hizmet hareketi, 1994 yilinda yani tam bu iki donemin tam ortasinda "Evrensel Barışa Doğru" sloganiyla Gazeteciler ve Yazarlar Vakfi'ni kurdu. GYV ise bilindigi gibi toplumun degisik kesimlerini bir araya getiren bir dizi buyuk profil etkinlikler ile kamplara ayrilan toplumu bir araya getirmeye, tabulari yikmaya, bir zamanlar dunyayi yonetmis ama kucuk korkularin esiri olmus komsusuna ve kardesine dusman haline getirilen Turk toplumunun icinde bulundugu durumu sorgulamasina buyuk katkida bulunmustu. 96 yilinda Hizmet hareketi vitesi artirdi, yuksek profil dini liderler ile yapilan gorusmeler ile dinler arasi diyalog konseptini kuresel olcekte uygulamaya basladi.
Hizmet hareketi 2000li yillarin basinda ise dunyanin hemen hemen her ulkesinde dinlerarasi diyalog calismalarini kurumsallastirdi.

Diyalog calismalariyla Hizmet Hareketi aslinda BOP'a karsi cok guclu bir darbe indirmis boylelikle asirlarca piyonlarla zaman olduren Islam cografyasinda bir kesim ilk defa zalime "şah" çekebilmisti. Degisik din ve milletten ogrencilerin bir arada kardesce egitim gordugu Turk okullari da aslinda bu hamlenin bir parcasiydi.
Tabi BOP'un buna karsiligi yine taseron ekipler uzerinden geldi. Ergenekon ve Iran Istihbarati ve ona bagli "Islamci" kaynaklar, ilk gunden itibaren Hizmet Hareketi'nin dinler arasi diyalog calismalarina karsi kara propaganda calismasina girdi. Hizmet hareketinin diyalog calismalariyla Muslumanlari toptan Hristiyanlastirmaya calistigi iftirasi uzerinden bir suru kitap, film, belgesel vs hazirlanip hem sol, hem Ateist, hem Laik ve Kemalist hem de Islamci cevrelerin medya kanallari uzerinden yogunlukla dagitimini yaptilar. Bu medyanin etkisindeki analitik derinlikten uzak yiginlar ise Ergenekoncularin "Din elden gidiyor" tezlerinde Iranci/Islamci kesim ile birlikte calistiklarini yadirgamiyor, propagandaya kaniyordu.

20 yil boyunca Islami, Laik ve Milli hassasiyeti olan kesimler bu koroyu dinledi, yalanlara inandi. BOP Esbaskani ve Diktator RTE meydanlarda "bunlar papayla el ele kolkola" diye kufurler ederken, Diyanet Isleri Baskani Gormez "Hele hele bazı yerlerde diyalog merkezleri kuruldu. Bu merkezlerde dinlerin ortak yönleri bir araya getirilmek suretiyle adeta melez bir din üretilme çabalarına da şahit olduk" soylemiyle BOP'un mesajini adeta kurumsallastirdi. Boylece BOP, Hizmet hareketinin kendisine "şah" çekmesine bir nevi karsilik verebildi.

It urur kervan yurur derler. BOP'un oyunlari ne Hizmet Hareketi'ini durdurabilir, ne de Allah'in planini.
Yazimizi ilginc bir dinler arasi diyalog haberiyle sonlandiralim.

Dun, (4 Mart 2015) Iran Disisleri bakanligina bagli bir Molla heyeti ile Ermeni Katolik Kilisesi arasinda onemli bir isbirligi anlasmasi imzalandi. Anlasmaya gore
  • Bu iki dini grup Ortadoguda ve dunyanin her yaninda birlikte hareket edecek.  
  • Iki dinin mensuplarina karsi yapilan saldirilara karsi birlikte hareket edilecek. 
  • Sozde Ermeni katliaminin 100. yildonumu beraber anilacak, bu katliami yapan sahislar, gruplar ve ulkeler beraber kinananacak.


Turk milleti (Osmanli, Selcuklu) ve Islam alemine karsi Haclilar'lar isbirligi yapan Şii Safeviler ve Fatimiler'in torunlarinin bugun de boyle bir isbirliginde bulunmasi bizi sasirtmiyor da.. Acaba Halife(!) RTE "Benim Ikinci vatanim Iran, Piskoposlarla elele kolkola" der mi? Ya da Nureddin Sirin Ağacan(!) "Bu nasıl bir “dinler arası diyalog” idi ki" diye patronlarini fircalayan bir yazi dosenir mi?

Peki pis sakalli, filistin posulu "dunya lideri reis" hayrani bitirim Islamci kardesler ne der bu ise?


Thursday, January 15, 2015

Vizesiz geciş BOP'un kilometre taşi mi?

Gectigimiz gunler de Kutahya milletvekili İdris Bal, çok ilginç bir meseleyi meclise taşıdı.

Kutahya milletvekili, Başbakan Davutoğlu ve DB Çavuşoğlu'na yönelttiği soru önergesinde, BOP eşbaşkanının da kurulmasında aktif rol oynadığı Yeni(!) Libya'nın gectigimiz ay icinde neden ciddi sayıda TC vatandaşını sınır dışı ettiğini sordu.

İdris Bal ayrıca Libya'dan kaç kişinin Türkiye'ye giriş yaptığını, kaç kişinin geri döndüğünü de sordu.

***

Dün Zaman'da yayımlanan bir haber yine dikkat çekici idi. Ankara'daki bürosunda suikastle öldürülen Çeçenistan Fahri konsolosu Medet Önlü'nün eşi, kocasının Çeçen savaşçılarının Suriye'ye kaydırılmasına karşı çıktığını, bu yüzden de tehdit edildiğini açıkladı. Medet Önlü suikasti ilginç detaylar içeriyordu. Mesela aynı PKKlı Sakine Cansız'ın suikastında olduğu gibi, kurban katili tanıyordu. Cinayet TBMM'ye çok yakın bir mesafede işlenmişti.

***

Paristeki Charlie Hebdo dergisi suikastine katılan üçüncü şahıs dün Bulgaristan'dan Türkiye'ye (muhtemelen Suriye'ye geçecekti) geçerken yakalandı.

***
Rusların yakalayamadığı Çeçen lider Cevher Dudayevin, MIT'in kendisine temin ettiği uydu telefonunun takip kodunun CIA'ye, oradan da KGB'ye aktarılması sonucu KGB tarafından uydu güdümlü füze ile şehid edilmesi, Çeçen-Rus savaşının yönünü değiştirmiş, Çeçen bağımsızlığını kabul edip ateşkes imzalayan Rusya, tekrar saldırıya geçmiş, Dudayevin vefatının ardından doğan lider boşluğunda Çeçen direnişi içine Vahhabi/Radikal unsurlar enjekte edilip, Çeçen direnişinin prestiji ve aldığı uluslarası destek yerle yeksan edilmişti. Bu domino taşlarının başı Türkiye'den devrilmeye başlamıştı.

***

Bugün neredeyse bütün İŞİD militanlarının Irak ve Suriye'ye Türkiye üzerinden geçtiğini biliyoruz. Suriye kaynaklı haber sitelerinde de TC kimlikli pek çok kişinin ya yakalandığı ya da öldürüldüğü haberi geliyor.

El-Kaideci teroristlere ABD'nin yaptigiasiri siddet ve insanlik disi metodlar iceren muameleler teror retoriginde bir sekilde izah edilebilse de, Turkiye hukumeti veya istihbarat/guvenlik guclerinin ISID teroristlerine hapishanede Internet verdigi, pizza ismarladigi, ISID teroristlerinin hastanede tedavi gordugu haberleri kesinlikle izah edilemez. Peki ulkenin "Musluman ama Laik/demokrat" imajindan izah edilemeyecek "terorist dostu" durumuna nasil gelindi? ***

Insan ister istemeden merak ediyor:


  1. Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Bulgaristan, Irak, Iran, Libya, Suriye ve bazı Afrika ülkeleriyle vizelerin kaldırılması BOP kapsamında mı yapılmıştır?
  2. Dış politikamızda herşey çok güzel giderken birden bire bu komşularımızın hepsinde iç karışıkların veya savaşların çıkması vizesiz geçişler sonucu bu ülkelere geçen(taşıdığımız)silahlı illegal güçlerin işi midir?

    Ya da ters mantik uygulayalim, vizesiz geciş mesela Iran gibi komşu ulkelerce duşmanca niyet icinde kullanilmiş midir? Vizesiz geciş sayesinde Iranli mutaşa, hemşire, kuafor, tuccar ve turist kimligiyle ulkemize giriş yapan etki ve saha ajanlari ulkemizde kritik zamanlarda kritik projeler koparmişlar midir?
  3. BOP projesi çerçevesinde yeni İslam coğrafyası haritasının insan kaynakları, sevkiyat, mühimmat ve lojistik işleri müteahhit partisi ve lideri BOP eşbaşkanına mı ihale edilmiştir?
  4. Bekleyen bir sürü önemli mesele varken müteahhit iktidarının ülkenin baştan başını 5 şerit yollarla örmesi bir üst maddedeki lojistik ve sevkiyat ile mi alakalıdır?

    Nazi Almanyasının, etrafındaki komşularına saldırmadan önce Hitlerin ilk iş olarak Almanya'nın her tarafına geniş otobanlar yaptırdığı, bu otoban sayesinde Alman ordusunun Avusturya, Fransa ve Polonya'ya asker ikmalinin bu ülkelerin savunma kuvvetlerinin tahmininden çok çok daha kısa zamanda yapıldığı gerçeğini göz önüne alırsak, Türkiye'deki otoban inşaası ve vizesiz geçişlerin de her ne kadar taşımacılık ve ekonomik getirileri göz ardı edilemez olsalar da "cumayı emevi camisinde kılacağız" söylemi çerçevesinden bakıldığında aslında bir savaş altyapısı olabilmeleri büyük ihtimal.
  5. Ve son soru: 2013 Mayıs'ında TBMM'ye çok yakın mesafede öldürülen Çeçenistan Fahri konsolosu, Suriye'de Esad'a karşı değişik gruplarca sürdürülen savaşta iktidar destekli radikal örgütlerin mesela 2013 Nisan ayından birdenbire en güçlü silahlı grup olarak ortaya çıkan İŞİD'in diğer gruplara karşı elini güçlendirmek için, Diyarbakır emniyet müdürlüğüne iki sokak mesafede şehid edilen Gaffar Okkan cinayetindeki gibi derin devletin işi miydi?



Tuesday, December 16, 2014

Neden Osmanlica, Neden Şimdi?

Iran'in bir yandan Bati ile kopruler kurup kapitalist sisteme entegre olmasi, diger yandan Arap baharı ile bütün güç dengeleri reset edilmiş İslam coğrafyasının doğusundan güneyine; Irak, Lubnan, Suriye, Afganistan, Pakistan ve Yemen'deki Şii diasporasını ayaklanmalar ve sıcak çatışmalarla canlandırıp Ortadoğu'daki en güçlü ülke haline gelmesi tarihi bir olaydır. Zira Pers veya Şii jeopolitiği bu topraklarda haçlı seferleri akabindeki fetret döneminde yasadigi kısa süreli Fatımiler donemi veya dar ve bolgesel etkili Safevileri saymazsak Islamın gelişinden beri ilk defa bu kadar güç sahibi olmuşlardır.

İŞİD üzerinden İran Devrim Muhafızları ve Kuzey Irak Kürt yönetimine Ortadoğu'da kontrolsüz harekat imkanı verilmiş, Batılı güçler, kendi topraklarını korumak için tampon bölge kurmasına izin verilmeyen Türkiye'ye vermedikleri manevra alanını İran ve Kürt yönetimlerine bahşetmişlerdir.

Bölgedeki en büyük rakibi Türkiye'de bürokrasinin alt katmanlarını Mutaşa zinciri, üst katmanlarını ise rüşvet ağı ile avuçlarına alan Pers şeytanı, aynen Körfez ülkelerinde de kullandığı bu tuzaklar sayesinde Türkiye'den Osmanlı'nın batış nedenlerinden sayılan kapitülasyonlar ile kıyaslanabilecek önemde politik kazanımlar elde etmiştir. Iki ulke arasinda ticaret, egitim, saglik basta olmak uzere cesitli alanlarda yuzlerce anlasma imzalanmis, hemen hemen her anlasmada Iran'a karsiliksiz tavizler ve imtiyazlar verilmistir.

Cumhurbaşkanı danışmanı S.T., Başbakan vekili B.A. ve istihbaratın başı H.F. direk Iran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı çalışmakta, binlerce Iran ajanı da, iş adamı, din adamı, bilim adamı, pilot, doktor ve hemşire kimlikleriyle Türkiye'nin her yerine sızmıştır.

1950lerden beri masada pazarlığını yaptığımız Avrupa birliği ülkelerine verilmeyen avantajlar İran'a verilmiş, AB ile bir türlü üzerinde uzlaşılamayan uyum anlaşmaları sessiz sedasız Iran ile neredeyse tel taraflı yapılmıştır.
İşte bu noktada Osmanlıca'nın zorunlu olarak müfredata girmesinin nedeni manidardir.

Tiran'ın "isteselerde, istememelerde öğrenecekler" açıklaması akabinde konuyla ilgili görüş bildiren İranlılar, Osmanlıcadaki Farsça kelime sayısı ve gramer etkisi dolayısıyla Türk halkının farsçayı ve fars kültürünü daha kolay hazmedeceği, bunun iki ülke halklarının kaynaşması için son derecede önemli olduğu söylediler. Yani hükümetin Iran güdümlü politikaları sayesinde devlet dairelerine ve para ticaretine kanca atan Iranlılar, Osmanlıca ile de "grass roots" çalışması ile halka da kanca atabilecekler.

Zaten Iran mamulu meyve ve sebzelerinin semt pazarlarini isgali, Iran leblebicilerinin bile Corum'daki leblebi ureticilerine yari fiyatina leblebi satmak icin Iran'dan kalkip gelebilmeleri, Iran'li kuafor ve hemsirelerin Orta anadolu'da peydah olmalari, Dogu ve Guneydogu'daki ortaokul talebelerinin Iran sehirlerine kamplara goturulmeleri, binlerce Alevi dedesinin Şiiligin merkezi Kum sehrine organize bir sekilde goturulmesi organizasyonlariyla grassroots seviyesinde Anadolu halki uzerine calismalar yapmaya baslamisti.

Osmanlı devrinde Anadoluyu şiileştirmek için çalışan Iran ajanları, bunu muhtemelen dil kursları ile "reinforce" edecek. destekleyecek.

Tabi ki buna, özerklik veya bağımsızlık eşiğindeki Kürtlerin konuştuğu Kürtçe'nin de Farsça dil grubundan geldiği gerçeğini unutmadan bakmak lazım.

Memurluk sınavları kriterleri ile oynanması ve muhtemelen ileride Osmanlıca konulu soruların KPSS'ye eklenmesiyle AKP'nin ve Iran sevdalıların arka bahçesi haline gelmiş IHL okullarından mezun kadroların önünü açacağı malumdur. Böylelikle İran, mut'a ve rüşvet ağıyla bağladığı Türkiye'de kurduğu ihanet networkünün geleceğine yatırım yapıyor olabilir.

Tabi ki konunun C.Başkanı nezdindeki değerinin gündem değiştirme ve polemik maksatlı olması arkaplandaki Farsça bağlantısını göz ardı etmemiz için yeterli neden değildir.

Ayrıca şu an iktidarda olan eski İslamcı gelenek politikacılarının Arap Ihvan-I Müslimin geleneğinden doğmuş, Humeyni devriminden en üst derecede etkilenmiş düşünce dünyalarında "Osmanlı" ve "Türk" kavramlarının çok da sevilmediği herkesin malumudur.

Işte bu bağlamdan bakıldığında Osmanlıca ders dayatmasının samimiyeti ve perde arkası tekrar tekrar düşünülmelidir.

Monday, September 8, 2014

Bir misyonerin ardindan...

1980'lerde emekli MSP'li "Akinci" genclerin bulustugu Tevhid, Nubihar, Yeryuzu, Haksöz gibi dergilerin satildigi kitabevleri vardi.

Bu kitabevlerinde diger ana akim kitabevlerinin aksine bir tarikat veya cemaate malolmus eserlerden cok Hasan el Benna, Seyyid Kutub gibi Turkiye disinda yetismis Islam alimlerinin eserleri satilir. Bizim kulturumuzun meyvelerinden sufi muzik veya ilahiler yerine yesil popun babasi sayilan Iran Azerilerinin soyledigi devrimci Islami marslar calinirdi.

Sigara icen ama dindar hassasiyetle kahvehanelere soguk bakan, siyasi partilerden hoslanmayan veya meslegi geregi bu ortamdan uzak duran, tarikat ve cemaat silsilesine girmeyi nefsine agir goren pek cok idealist dindar vatandasin, ogrencinin ve IHL ogretmeninin bulusma noktasiydi bu kitabevleri.

Ortam cok masumdur; zira kitap sevgisi, ilim irfan aski ile bir araya gelinmistir. Aileden gorulen geleneksel muhafazakar islam, biraz bayat geldigi icin yeni bir soylem arayisi vardir. Sigara sevilir zira aksakalli muhafazakar buyuklerin aksine Hamaney gibi dini liderler sigaraya cevaz veriyordu. Kitapevlerinin yavas musteri temposu, saatlerce surece cay-sigara muhabbetleri ve propaganda icin en ideal ortamdi.

Zamanla katilim ve parti destegiyle vakfa donusenleri olsa da veya sahipleri sinif atlayip endustri degistirse de zamana direnen kitabevleri muhafazakar nufusun yogunlastigi sehirlerde hala islevlerini surduruyorlar.

Mesela konyadaki bir kitabevi, su anda diplomat ve askerimizi rehin tutan ISID'e militan devsirmekle mesgul. Bursa'daki bir tanesi, Iran Istihbaratinin bati Anadolu irtibat merkezi gibi calisirken, Yalova'daki bir kitabevi Islami kimlik ile PKK yandaslarinin irtibat merkezi olarak calisiyor, Gaziantepteki bir digeri ise devsirme ordusunun evlilik islemlerine bakiyor.

Zira araf'taki dindar vatandaslarin azicik maddi veya ailevi sorunu olanlari, yine zamanla kendilerine sosyal cevre olarak edindikleri kitabevi gruplari sayesinde cok kolay devsirilebiliyor.

25 yil once basladim bu kitabevleriyle olan muhabbetime. Once musterisi olarak, sonra calisani ve sonrasinda mudavimici olarak yillarca ziyaret ettim, yuzlerce insanla tanistim, saatlerce islami meseleler uzerine sohbetler dinledim. Iyi bilirim.

Bir zamanlar Anadolu'nun kucuklu buyuklu ilcelerini dolasip, bu kitabevlerinde dindar vatandaslarla bulusan, gittigi ilcelerde, kitabevi sahiplerinin evlerinde kalan, onlarin ekmegini cayini paylasan, onlarla, o kitabevleri musterileri veya takip edenleri ile yillarca mutemadiyen "Kudus gecesi" faaliyeti duzenleyen bir misyoner bilirdim.

Idealist veya ulku eri demek isterdim ama kendisine misyoner kelimesinin daha cok yakistigini dusunuyorum.
Misyoner abimiz, gittigi gezdigi her yerde; Filistin, "tagut", "Islami Iran devrimi", "Kudus ordusu", mustazaf ve mustekbir terimleri etrafinda kendini dinleyen dindar insanlara uyanik olmalarini, direnmelerini, hazirlikli olmalarini ogutlerdi.

Misyoner abi, bir dizini dikip oturur, cay ve sigarasini icerken, kendisine sorulan her soruya bir misyon disiplini ve ciddiyetine ekledigi hafif gulumsemesiyle muhatabinin gozlerinin icine bakarak cevap verir ve karisindakini kolayca ikna ederdi.

Misyoner abiye gore sunni-sii ayrimi suni bir ayrimdi. Sunni alimlerin bize anlattigi Islam tarihi hatalarla doluydu ve sunni muslumanlar olarak sii alimlerin tarih referanslarini da hesaba katmaliydik. Mut'a veya ehl-i beyt meselesi de bu acidan ele alinmaliydi. O sia ki, ne zaman efendimizin adi gecse oturduklari yerde saygidan ayaga kalkardi. Bize ittihad-i Islam lazimdi.

Bu misyonere gore kurtulusumuz icin once basimizdaki tagut rejim yikilmali, memlekete ilk firsatta Iran'dan rejim ihrac etmeliydik. Iran'in da bize cok muhabbeti ve sevgisi vardi zaten. Bunlar olunca zaten Kudus'un kapilari da bize acilacakti.

Bu misyoner senede bir Anadolu'nun en ucra koselerindeki kitabevlerini bile yanindaki ciraklariyla gezer, yukaridaki terim ve soylemlerini yinelerdi.

Pekcok faaliyetine, toplantisina katildigim misyoner abinin hic Bosna, Azerbaycan, Dogu Turkistan veya Cecenistan gundemi olmuyordu. Gunahlarini almayalalim, kitabevinde Bosna ve Cecenistan gundemdi ama icinde "Turkluk" meselesi olan Azerbaycan-Karabag veya Dogu Turkistan meseleleri hic konusulmazdi.

Aradan yillar gecti. 80ler ve 90lar bitti. Bu kitabevlerinde bulusan, filistin posusu takip sigara cay muhabbeti yapan pis sakalli delikanlilar buyuduler, okullarini bitirdiler, devlet dairelerinde yer sahibi oldular.

Misyoner abi ise bu surecte pis sakallilarin lideri gibi hapise girip cikti. Tabi cikinca da kahraman ilan edildi.

Sonra.

Kitabevleri vakif oldu, bazilari hatta holding.. kitap paralarini, ozel televizyon, dergi, yatirim, bagis paralari takip etti.

Bu evrime paralel, once Refah partili sonra AKP'li belediyeler bizim misyonerin calismalarina sponsor oldular.

Haliyle kitabevi sahiplerinin evlerinde yapilan mutevazi kudus geceleri belediye spor salonlarinda veya meydanlarda yapilir oldu.

Sloganlar ayni slogandi. Kudus hala kurtulmamisti ama subhanallah tagutlar yikilmis iktidar musluman cocuklarin eline gecmistir.

Misyoner abimiz o zamanin pis sakalli cocuklarinin ogretmenleri gibi simdi ozel bir televizyon kanali muduru olmus, belediye, devlet ve istihbaratin imkanlariyla eylemlerin feristahlarini organize etmeye baslamisti. Benim gittigim kitabevinde de durum boyleydi, mudavimi olan pis sakallilar hep bir yerlere gelmislerdi; biri sendika baskani, biri milli egitim muduru, biri belediye baskani, bir digeri ozel televizyon muduru, bir digeri ise bolgenin en buyuk supermarket zincirinin sahibi..

Mavi Marmara olayi donusunde Iran'dan gelen Ayetullahlari havalaninda posterlerle karsilayan bizim misyoner abiydi. Iran devriminde olenlerin resimleriyle 17 yasindaki Furkan'in resimini kolaj yapip Taksim meydaninda gosteri yapan, Furkan'in babasina Ayatollah Kaymakami'nin elini opturen bizim misyoner abiydi.

Ve hatta intihar saldirisina gonderilen Mavi Marmara filosundan kurtulanlari "gazi" sifatiyla Iran'a goturup, bunlara Hamaney'in elini opturen yine bizim misyoner abiydi.

Ve bir gun.

Acilara aliskin musluman cografyasina birgun turnusol kagidi islevi gorecek bir trajedi geldi. Suriye'de ic savas cikti.

Misyoner abi, kendisini kitabevlerinden beri takip eden curuha Esed rejimine Iran'in verdigi destegi bir turlu izah edemedi.

Esed iktidariyla birlikte sunni halka saldiran Hizbullah icin "Hizbullah bizim namusumuzdur" dedi direndi bir ara ama sonra kirli sakallilar ile Iran kirli savasin iki ayri tarafina dusunce bu sefer kitlesini bir arada tutma refleksiyle "Iran elini lutfen Suriye'den ceksin" diye aciklama yapti.

Iran bu, boyle kucuk saygisizliklari affeder mi? Misyoner abinin "rehber" saydigi Hamaney'in haber ajansi, misyoner abiye "haddini bil, ozur dile" mesaji yolladi.

Misyoner abi telasla kavgayi suriye meselesinden mezhep meselesine ceken bir mesasjla bu haber ajansini "fitne cikarmakla" sucladi.

Muhtemelen Iran, Turkiye'deki eski ekibini tasfiye etmeye baslamisti.

Daha sonra.

Simdilerde ayni misyoner abinin ismi, iktidarin uzerini kapamaya calistigi Tevhid-Selam dosyasi ile tekrar gundeme geldi de yazayim dedim.

Misyonerin adi Nureddin Şirin - yaninda gezdirdigi çırağı ise Başbakan Danışmanı Sefer Turan.




Tuesday, August 19, 2014

Secimin galibi

Saibeli 2014 yerel secimlerin aksine cumhurbaskanligi secimleri sonucu pek tartisilmadi.
Mevcut egemenler, yerel secimdeki yuruttukleri yuzlerce usulsuzlukleri trafoya giren kedilerle izah edemeyeceklerini anlayip saglam onlem almis olmalilar.

CHP ve MHP'nin cati adayi ise CHP ve MHP'nin toplamindan daha az oy aldi.

Nihayetinde AKP lideri, cumhurbaskani secilerek, uzun muddet sirf yolsuzluklarina kalkan ihtiyaci nedeniyle siyasette bulunan dostu Berlusconi gibi dokunulmazligini bir muddet daha devam ettirebilecek.

Sifirlanmis bir Milli Egitim, uyusturucu kullanimi ve her turlu kanunsuzluk, gasp ve siddetin rekor sayilara ulastigi iflas etmis bir ic politika, tarihinin en rezil donemini yasayan dis politikaya ragmen olan biteni seyreden efsunlanmis yiginlarin cumhurbaskani secmesi aslinda cok onemli degil.

Ulkenin medyasini, yargisini, emniyet teskilatini, merkez bankasini,  anayasasini, din ve diyanet, tapu ve kadastro islerini padisahlarin bile sahip olamadigi bir guc ve keyfiyetle idare eden birinin cumhurbaskanligi seciminde %52 almasi cok onemli degil.

Ama, 50 bin vatandasimizin katili, din dusmani, uyusturucu ve organ kacakciligi simsari, binlerce polis ve askerimizi sehid eden, onbinlerce dul ve yetimin ahini alan, din dusmani ve irkci bir orgut, "bir cumhurbaskani adayi dusunun baglamadan baska bir sey calmayan.." slogani ile halkin %10'unun oyunu toplamasi cok onemli.

PKK, bu secim sayesinde tarihinde hic olmadigi rahatlikla dogu-bati ayirmadan, Turkiye'nin hemen hemen her kosesinde miting duzenledi.

Hem de bu ulkede yasayan herkesi birbirine baglayan "baglama" sembolunu kullanarak.

Kravatsiz, sanki abdest alacakmis gibi kollarini kivirmis beyaz gomlekli cumhurbaskani adayinin bu ulkede herkesi birbirine baglayan baglamasiyla kapi kapi gezmesi, PKK adina yapilmis en basarili PR calismasidir.

Buradaki en rahatsiz edici noktalardan biri ise, secim surecinde cati aday Ekmeleddin Ihsanoglu'nu tahrik veya asagilamak amacli pek cok iddia ve soruyla gelen yandas medyanin PKK'nin cumhurbaskani adayina bir kere bile "PKK icin, Apo icin ne dusunuyorsunuz" sorusunu soramamasidir. 17 agustos depreminin sicakliginda donemin basbakani Ecevit'e "bunun bir PKK saldiri oldugunu mu dusunuyorsun?" diyebilen medya, PKK'nin adayiyla PKK arasinda hicbir baglanti kuramamis olmali.

Adeta, tum takimin ve hatta rakip takimin defans oyuncularinin bile kendisine gol attirmak icin calisip cabalamasiyla bir liderin naklen yayinlanan gosteri macinda hat-trick yapip 3 gol atabilmesi gibi PKK'nin adayina adeta %10 oy hediye edilmistir.

PKK'ya Turk halkindan %10 oy kotarilmasi ise aslinda hem ic hem de dis politikaya yonelik bir "artik Turkiye, Apo'yu affa, ve bagimsiz bir Kurdistan'a hazirdir" mesajidir.

ISID'in Suriye ve Irak'ta baslattigi Kurt katliamlari tiyatrosunda kacak Kurtleri kurtariveren kahraman rolundeki PKK ise yine uluslarasi arena da baska bir PR calismasini basarili bir sekilde yurutmektedir.

Iste bu cerceveden baktigimizda secimin galibi kesinlikle cumhurbaskani degildir.

Secimin galibi PKK'dir.

Ve dahi secimin galibi,
  • 2006 yilinda basina sizdirilan yeni ortadogu haritasina bizi adim adim tasiyan,
  •  Israil'in iki dusmani ve komsusu Misir ve Suriye'de kaos'u getiren, 
  • Suriye ve Irak'i ISID'e teslim eden, 
  • Turkiye toplumunu psikolojik olarak 3'e bolen, 
  • Mavi Marmara tiyatrosuyla dogu Akdeniz'de Israil'e petrol arama ve donanma bulundurma hakki veren, 
  • Selam-Tevhid ve Izmir Askeri Casusuluk operasyonlarini yuruten emniyet mensuplarina yaptigi operasyonlarla Iran ve diger yabanci servislerini koruyan truva ati,

yani nami-diger BOP esbaskanidir.


Sehid Muhsin baskanin bu konudaki gorusleri ve BOP esbaskaninin cesitli yerlerde soyledikleri bize "belliydi zaten" dedirtiyor.


Thursday, March 27, 2014

AK-Paramiliterler

Gezi Parki olaylari 2010 sonrasi Turkiye politik tarihi icin cok onemli bir mihenk tasiydi.

Lider ve etrafindaki oligarsik yapi, tam butun muhalefet odaklarini sindirdiklerini dusunurken guclu ve apolitik bir hareket olan Gezi direnisi ile karsilastilar. Basbakan ve cevresi, hakli bir genclik ve halk hareketine karsi duran "kotu adam" imajindan kendilerini korumak icin sivil, cevreci, ozgurlukcu bir hareket olarak baslayan gezi hareketini provoke ettiler. Bir emirle bir sabah protestocu genclerin cadirlari yakildi, silahsiz genclere biber gazi ile saldirildi.

Almanya, Iran ve diger bazi istihbarat organizasyonlari da bu hengameden ekmek yemeye calistilar. Ozellikle Alman ve Iran istihbarati bu gerilimden Alevi-Sunni catismasi cikarmaya calisti - ki bu Iran'in devlet icine yerlestirdigi B. Atalay ve H. Fidan'in etkisindeki liderin de isine geldi. Lider, aleviler ve sol goruslu protestocular uzerinden sag goruslu, milliyetci kesimden oy calmak icin soylemini sertlestirdi. Bizzat BB danismani Y. Akdogan., Gezi olaylarinin kendilerine 3-4 puan kazandirdigini soyledi.

2013 Mayis sonu baslayan ve Turkiye'nin her tarafina yayilan Gezi hareketi, cogu zaman manipule edilse de, ardisira gelen sokak hareketleri halk ve genclik elektrigin toplum uzerindeki etkisini yeniden gozler onune getirdi. Evet, bizdeki sol ve sag genclik gruplarinin kokeni 1940'lara dayanir. Yakin zamanin pek cok etkili ideolog ve siyasetcisi bu gruplarin icinden cikmistir.

Sol kesimdeki daginik genclik gruplari, CHP genclik kollari veya marjinal sol genc gruplar, Gezi olaylari ve artci eylemlerde yer aliken, Turkiye'nin en buyuk politik genclik organizasyonu Ülkü Ocakları, MHP lideri Devlet Bahceli'nin telkinleriyle sakinligini korudu. Muhtemelen iktidarin ekmegine yag surecek olasi bir sag-sol catismasi boylelikle onlenmis oldu.

17 ve 25 Aralik yolsuzluk sorusturmalarindan sonra sokak muhalefeti devam etti ama AKP cevresi de buna seyirci kalmadi. Yolsuzluklari haber yapan medya ofisleri ve iktidarin baskasina ugrayan Gulen hareketinin temsilcileri Turkiye'nin pek cok yerinde sokakta partizan gruplarca darb ve taciz edildi.

Siyasete Özalvari bir yaklasimla, butun egilimleri merkez sagda toplayip iktidara gelen AKP'nin kokleri 1940'lara dayanan sol ve sag genclik orgutleri capinda bir genclik orgutlenmesi yoktur. Genclik tabani olarak gorunen ise sol ve sag genclik gruplari gibi ideoji uretemeyen, politik bir doktrini olmayan, Erdogan'in mitinglerine otobuslerle varoslardan ve sehir disindan tasinan issizler ve Imam Hatip talebeleridir. Bu "seyirci" gruplarin da aktif olarak bu darb ve taciz olaylarini organize edecekleri ihtimal disidir.

Bu olaylardan anlasilan su, AKP de kendi gençliği örgütlemeye basladi. Birdenbire kefen giyip Basbakan'in konvoyunu takip eden "groupie"ler, Zaman ve CHA binasina saldirirken "La ilahe Muhammed" diye slogan atan dindar AKP genclige bir de bu minvalden bakmak lazim.

Zaman zaman kullanilan milliyetci soylem, Suriye krizi uzerinden kasimaya calistigi milliyetci damar, Gezi olaylarindan cikarilmaya calisilan Alevi-sunni kavgasiyla milliyetci gençliği kendi etrafina cekmeye calisan Erdogan, Bahceli'nin Ulkucu gençlik uzerindeki etkisinden dolayı burada istedigini elde edemeyince kendi yandaşlarının Osmanli Ocakları çatısı altında toplanmasına calisiyorlar.

Bu grupun cok ilginc bir oykusu var. 2005'de kuruldugu soylenen, 2011 de MHP ve BBP icindeki Ergenekon sempatizani kucuk bir grupla basladiklari grubun politik yonelisi Erzurum'lu Canpolat kardeslerin yonetime girmesiyle AKP yonune cevirdiler. Turkiye'nin butun dikkatinin Gezi gencligine cekildigi 2013 Haziranda Devlet Bahceli'yle 3 Hilal polemigine girip medyada rol calmaya calistilar.

Burada Canpolat kardeslerin rolu cok onemli. Osmanli Ocaklari'nin lideri Emin Canpolat'in kardesi 2006'da Papa 16. Benedictus'a eylem yapacakları iddiasıyla Emniyet Istihbarat'ca yakalanarak haklarında yasal işlem yapılan Kadir Canpolat! (Bkz: http://www.milliyet.com.tr/2007/03/31/guncel/agun.html).

Ismi, Hrant Dink suikastini Alperen'lere bulastiran derin ekibin icinde olan Kadir Canpolat ayni zamanda Osmanli Ocaklari'nin teşkilatlardan sorumlu baskan yardimcisi.

Kendilerine "kefenli liderin kefenli askerleri" diyen Erzurum merkezli Osmanli Ocakları, AKP'nin Dogu ve Guneydogu bolgeside Turk koken hassasiyetinin belirginlestigi Malatya, Elazig, Erzurum ve Bayburt gibi sehirlerde teskilatlaniyor.

Osmanli Ocaklari baskani Emin Canpolat'in "17 Aralık milletin iradesine kasten yapılmış bir saldırıdır. Elebaşı belli olan suç örgütünün devletimize karşı darbe girişiminde bulundukları ortadadır." (Bkz: http://www.sivildusunce.com/osmanli-ocaklari-17-aralik-darbecileri-yargilanmalidir.html) sozunu hatirlatalim.

Ozetle, AKP'nin yeni genclik kollari Osmanli Ocaklari, Malatya Zirve Cinayeti'nin azmettiriceleri, Hrant Dink suikastinin arkasindaki mihraklar ile Muhsin Yazicioglu suikastinin ustunu orten mihraklarin bulustugu bir yer.

Gayet karanlik gecmisi olan bir yonetim, gayet flu bir ideoloji (Bkz: http://www.osmanliocaklari.net/page/show/33-osmanli-ocaklari-ideolojisi.html) ve partizan bir olusum  ile kolayca neo-faşist gençlik kolları/örgütü haline gelebilecek Osmanli Ocakları, ilerleyen süreçte bu niteliğini aşarak etnik hassasiyeti olan bolgelerde faşist terörün vurucu gücüne dönüşebilir.

Çünkü benzer yapılar, gecmislerinde gençlik örgütü olarak kurulsalar da hiçbir zaman gençlik ile sınırlandırmamış ve kısa sürede ayrilikci şiddet hareketlerine kan akışını sağlayan araç niteliği kazanmıştır.

1453 Kartallari, Kasimpasa 1453, Osmanli Ocaklari, Burakcan Karamanoglu, Berkin Elvan derken..

Allah bu milleti bozgunculardan korusun ve kurtarsin.

Thursday, January 30, 2014

PKK ve Hizmet

"PKK kime hizmet ediyor" sorusu, artik gecerliligini kaybetmis bir soru.

Oncelikle Kurtlere hizmet etmedigi kesin.

Orgut icindeki degisik fraksiyonlarin degisik ulkeler tarafindan degisik zamanlarda konjokture gore desteklendigi malum. Soguk savas doneminde Sovyetler ve uydulari (Bulgaristan ve Ermenistan), Yunanistan, sonra sirasiyla, Orta ve bati Avrupa ukeleri (Ingiltere, Almanya, Avusturya, Belcika vs), 90'lara girerken ve 90'lardan itibaren guney komsularimiz (Irak, Iran, Suriye), Irak'in isgaliyle birlikte Israil ve ABD'nin kucagina oturan "yedi kocali hurmuz" gibi bir orgut.



Bolgede gorev yapan asker/polis/memur vatandaslarca bilinen, Ergenekon davalari sonrasinda daha da netlesip kamoyunca kabul edilen bir baska iliski ise MIT ile PKK'nin derin iliskisi. PKK'yi kuran, liderini bulan, lider kadroyu olusturan, PKK'ye karsi Askeri operasyon ve APO'ya karsi suikastlari onceden haber veren, PKK'nin partilesmesi ile TBMM'ye katilmasina katkida bulunan, KCK sebekesi ile PKK'nin guneydoguda vergi toplama, yargi ve yurutme altyapisi kurarak paralel bir devlet haline gelmesini saglayan da Milli(!) Istihbarat Teskilati.

Tabi bu kadar paydasin PKK'yi Kurt dili ve halkinin ozgurlugu veya insan haklari icin destekledigine, butce yonetiminden az cok anlayan kimsenin inanmaz. Bunu Turkiye dusmanligi ile de izah edemezsiniz, zira hic bir ulke 100'lerce milyar dolar kumulatif masrafi olan bir isin icine tek ulke icin girmez. O zaman isin icinde cok daha buyuk bir hesap var, ve PKK bu buyuk hesabin icinde bir enstruman.



Birkac yil geriye gidelim; 2006 basinda, İsrail Disisleri Bakani, ülkesinin Türkiye’yle iliskileri icin “mükemmel” ifadesini kullaniyordu. Bundan 3 yil sonra ise 2009'daki yerel secimlerden 2 ay once Erdogan'in meshur Davos cikisi gundeme geldi. Erdogan, olaydan sonra "benim tepkim Israil'e degil, toplantiyi yoneten moderatoredir" dese de planlandigi gibi bu olay Turk ve Musluman kamoyu tarafindan "Israil'e posta koymak" olarak algilandi ve yerel secimler oncesi Erdogan'in elini guclendirdi. Akabinde gelisen “alcak koltuk hadisesi” ve Mavi Marmara olaylari ile Turkiye, Israil ile iliskilerini gorunurde durdurdu.


Bu olaylarin arasinda cok onemli bir terror saldirisi gerceklesti. PKK, Iskenderundaki Turk Donanmasi’na roket saldirisinda bulundu. PKK tarihi boyunca Turk Deniz Kuvvetlerine saldirida bulunmamisti. Sonra yapilan tahkikatte saldiriyi organize eden PKK tim sefi Kenan Yıldızbakan’in aslinda MOSSAD ajani oldugu ortaya cikti. (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/AbdulkadirSelvi/pkkda-israilin-tim-sefi/30965 )

Davos ve Mavi Marmara hadiseleri, Turkiye’nin Ortadogu'da prestjinin tavan yapmasina yariyor gibi gozukse de, Suriye ve Misir fiyaskolari sonrasi hem bu prestij kayboldu hem de Türkiye Misir ve Suriye’de en fazla kaybeden taraf oldu.

Bu gelismelerin ise Israil'e hic bir zarari olmadi. Bati kamoyunda, Erdogan'in cikisi Turkiye’nin “ortadogu ulkesi” imajini pekistirirken, basbakanin tepkisi bati medyasi tarafindan gayet kaba bir davranis olarak yorumlandi, Her ne kadar uluslarasi sularda sehid edilen vatandaslarimizin yasadiklari uzucu gorulse de, gerek IHH’nin sicili, gerekse algida bati seciciligi neticesinde Mavi Marmara meslesinde Israil cok suclanmadi.
Israil, diplomatic kriza ragmen, Turkiye ile ticarette kazanmaya devam etti. Gorunurde Israil’e ambargo koyan Erdogan hukumeti sirasinda aralarinda Erdogan’in oglunun da bulundugu pek cok isadami Israil ile ticari iliskileri hizlandirdilar.

Ayrıca,Israil bu krizi firsat bilerek tarihi sorunlu komsularimiz olan Yunanistan, Romanya ve Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle yakın ilişkilere girdi. Yunanistan ve Romanya ile askeri anlasmalar ve us kazanimi saglanirken, eskiden Filistin ile muttefik olan, hatta Filistin Kurtlusu Orgutune us gorevi goren Guney Kibris ile Israil, Dogu Akdeniz’de petrol aramaya başladı.

Erdogan hukumeti, Gazze’ye ikinci bir filonun gonderilecegi, bu filoda Erdogan’in olacagi, bu filoyu Turk Donanmasinin koruyacagi, Dogu Akdeniz’de Guney Kibris ile yapilan faaliyetlerin cezasini donanmanin verecegi gibi tehdit ve sozlerine ragmen hic bir harekette bulunmayinca Turkiye, Mavi Marmara ve sonrasinda hiçbir şey kazanamadigi gibi, tam tersine, devamli kaybetti ve bolgede sozu ciddiye alinmaz ulke konumuna dustu. Iskenderun saldirisiyla da Israil, Turk Donanmasina guclu bir mesaj verdi.


Bu olaylardan bir muddet once ise Turkiye Cumhuriyeti ile PKK, Norvec’in baskenti Oslo’da Ingilterenin himayesi ve garantorlugunde resmi gorusmeler basladi. Daha sonra sadece belli kisimlari basina sizdirilan bu gorusmelerde koskoca MIT baskani H. Fidan,masada oturdugu alt seviye PKK liderleri utanilacak bir sekilde karsisinda kendini ispatlama cabasinda, PKK’nin icini ferahlatan her tavizi verdi. Guneydogu’da dersanelerin ve Hizmet hareketinin faaliyetlerinin durdurulmasi da dahil bir suru soz verildi. Bu sozlerin karsiliginda da TC’yi avutmak icin, Ingiltere ve PKK, bolgede yeni bir Kurt federatif devletinin kurulmasi ve devletin Turkiye’ye bagli olmasini onerdiler.


AKP - MIT – Imrali gorusmeleri sonucunda, Marksist(!) ve Atesit (!) Abdullah Ocalan’in DTP uzerinden yayinladigi “Kurtler,ve Turkler, Islam kardesligi icinde bir birlikte yasamalilar” mesajina bu baglamda bakmak lazimdir.( http://dersimnews.com/manset/gundem/siyaset/ocalanin-mektubundan-islam-kardesligi-cikti.html )

Ayrica uluslarasi medyada pekce yer alan "Turkiye'nin Neo-Osmanli politikasi" yaygarasi da bu projeden kaynaklidir.
Yani, Turkiye’nin guneydogusu, Irak’in kuzeyi ve Kuzey Irak’tan Suriye icinde denize kadar uzanacak bir koridor ve Iran’dan dahil edilecek topraklar bu federatif yapinin temelini olusturacakti. Turkiye’ye “honey trap” olarak sunulan bu projenin aslinda ise Kuzey Irak’ta Israil ile muttefik, Iran ve Turkiye’deki belirli guc odaklarinca desteklenecek bir Kurt devleti kurmakti. .( Bkz: http://www.mynet.com/haber/guncel/yazicioglu-kuzey-irakta-musevi-kurt-devleti-isteniyor-329241-1 )

BBP taraflarindan gelen soylentilere gore Muhsin Yazicioglu, bu oyunu ogrendi ve bu oyunu bozacagini gerekirse bunun icin sokaga inecegini Cumhurbaskanina ve Basbakana iletti ve projenin Turkiye ayagina mesaj gecildi ( Bkz:  http://www.bbp.org.tr/muhsinyazicioglu/konusma_oku.php?id=49 )

Oslo gorusmelerinden 4 ay once Muhsin Yazicioglu Ingiltere’de Lordlar Kamarasinin misafiri olarak konusma yapti ve bazi temaslarda bulunmustu.( http://www.zaman.com.tr/dunya_yazicioglu-lordlar-kamarasinda-batinin-islama-yaklasimini-elestirdi_684192.html  ) Yazicioglu gorusmelerinde muhataplarina 1926 Ankara Antlaşmasından ve Musul Vilayet konseyinden bahsettigi soyleniyor.

1926 Ankara Anlasmasi ile Musul ve civarindaki İmadiye, Zaho, Duhuk, Akra, Sincar, Zibar, Kerkük, Revanduz, Köysancak, Raniye, Erbil ve Salahiye kentleri Musul vilayeti ismi altinda bagimsizlik kazaniyor, ve Musul vilayeti konseyinin, Musul’un nereye baglanacagina karar vereceginde karar aliniyordu. 2007 yilinda Musul Konseyi yoneticileri Turkiye’ye gelip, Turkiye Kabul ederse konsey karariyla Musul Vilayetini Turkiye’ye baglayacaklarini belirtmislerdi. ( Bkz: http://www.yeniaktuel.com.tr/dun103,122@2100.html )

Bu gelismelerden sonra Yazicioglu Irak’ta bulunan Türkmen ve Sünni Kürt grupların liderleriyle bir dizi görüşmeler ve anlasmalar yapti.( http://arsiv.takvim.com.tr/2008/10/13/gnb107.html ) Musul’daki asiretler ile anlasmalar yapan Yazicioglu’nun faaliyetleri bolgedeki Israil ve İngiliz istihbarat görevlilerini telaslandird. Bunun uzerine Ingiliz ve Israilli istihbaratcilar Yazicioglu ile gorusen Kurt ve Turkmen asiretlerden bazılarının çocuklarını kaçırıp, bölgede yapılacak çalışmalar için şantaj unsuru olarak kullandillar. Çocukları kaçırılan Kurt ve Turkmen kanaat onderleri Türkiye’ye gelerek merhum Muhsin Yazıcıoğlu’ndan yardım talebinde bulundular.( http://www.zaman.com.tr/politika_yazicioglu-icin-kuzey-iraktan-gelen-kurt-lider-bizim-derdimizi-dert-edinmisti_833150.html )

Tabi ki Oslo’da gorusulen bu planın uygulanması için Türkiye’deki Milli direnç noktalarının bertaraf edilmesi gerekiyordu.

Defalarca suikast girisiminde bulunduklari Yazıcıoğlu’nu saibeli bir helicopter kazasi sonucu sehid ettiler.

Kuzey Irak’taki Turkmen hareketine silahli egitim veren Yusuf Ziya Arpacik gibi isimler “Basbakanin Diyarbakir mitinginde kan dokecek” bahanesiyle tutuklandi.(http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/06/04/11-mhpli-tutuklandi)

Izlenen ayrılıkçı Kürt politikasına destek vermeyen Deniz Baykal kaset operasyonu ile siyaseten mevta haline getirildi.

MHP ise kaset operasyonları ile abluka altına alındı.

MIT’in himayesinde Suriye’de Selefi gruplar Suriye halkini bastirarak PKK ve PYD’ye alan actilar. 
Gectigimiz hafta Kuzey Suriye’de Kurt ozerk bolgesi kuruldu. Su aralar kendi paralarini basmakla mesguller.

Yine Oslo ve İmralı mutabakatına sıcak bakmayan Hizmet hareketinin buna refleksi, Emniyet Istihbarat uzerinden KCK operasyonları oldu ve neticesinde Oslo sureci’ne balta vuruldu.Hizmet hareketinin güneydoğudaki yurtlar, okuma odalari, dershane ve evleri ile KCK’nın belediyeler üzerinden yürüttüğü dershane modelini sekteye uğratması süreci yine engellemeye başladı.

Bu yüzden dershanelerin kapatılması kesin çözüm olarak görüldü.

Bugün APO’nun PKK, KCK, BDP, HDP sözcülerinin cemaat hakkında söylemleri ile AKP sözcülerinin açıklamalarının birebir aynı olmasının sebebi de budur.

Baykal ve MHP kasetlerini ortaya cikanlarin hala bulunamamasi. Aksine o kadar delil varken, Yazicioglu suikastinin hala aydinlatilmamis olmasi, bu olaylarda Erdogan hukumetinin sorumlulugunu gosteriyor.
Buyuk resme tekrar bakarsak soyle bir onerimde bulunabiliriz.
  1. MGK Milli Siyaset Belgesinden Yunanistan ve Kibris’in dusman ulkeler listesinden cikarilmasiyla (http://samanyoluhaber.com/gundem/Kirmizi-kitapta-dis-politika-ayari-/445668/  )Turk Deniz Kuvvetlerinin Ege ve Akdeniz’deki harcamalarina kesik geldi.
  2. Davos cikisi ile Mavi Marmara operasyonunun onu acildi
  3. Mavi Marmara olayi ile normal sartlarda gerceklesmeyecek Israil ile Guney Kibris’in ittifakinin onu acildi
  4. Iskenderun saldirisi ve Guney Kibris anlasmalari ile Israil, Dogu Akdeniz’in en guclu deniz gucu oldu (Hava Kuvvetlerine bagli F4 ucaginin Akdeniz uzerinde vurulmasi ve devletimizin suriye’yi sucladigi halde hicbir karsilik vermemesine bir de bu acidan bakabiliriz)
  5. Dogu Akdeniz’i tamamen domine eden Israil’e, yine topraklari Iran’dan Akdeniz’e kadar uzanan Kurdistan isimli bir Israil muttefiki devletcik kurulmasi icin dugmeye basildi.
  6. Kurdistan devletciginin Suriye kismi kuruldu, Irak kismi hazir, sirada Turkiye kismi var. Projenin Turkiye kismini da yuruten KCK orgutlenmesi!
Buraya nokta koyalim. KCK, PKK’nin sehir orgutlenmesi. Artik, KCK operasyonlarinin cogunun MIT tarafindan bilindigi ama MIT’in KCK ile olan karmasik iliskisinden dolayi gerekli onlem alinamadigi ve hatta bu eylemlere goz yumuldugu soyleniyor. KCK – MIT iliskisinin ornekleri:
  1. Diyarbakır'da sırtında bomba yüklü olarak emniyete girmeye çalışırken yakalanan PKK'lının MİT elemanı çıkması.
  2. İstanbul'da belediye otobüsüne molotofkokteyli atıp yakalanan KCK üyesinin MİT elemanı çıkması. Molotoflama eylemlerinden birinde Serap Eser isimli genç bir kız hayatını kaybetmişti.
  3. Van'da PKK kırsalı için eleman toplayıp dağa gönderen ve 20 kişinin örgüte katılmasını sağlayan KCK'lının MİT elemanı çıkması.
  4. İstanbul'da Emniyet Amiri Semih Balaban'ın şehit düştüğü Devrimci Karargâh operasyonunda ölü ele geçirilen Orhan Yılmazkaya'nın Kandil'e geçişini sağlayan kişinin MİT'le bağlantısı.
  5. Mersin'de onlarca eylemin tertipleyicisi olan ve pek çok terör eylemine karışan KCK sorumlusunun MİT elemanı çıkması.
  6. MİT'in Öcalan-Kandil arası haber (talimat) taşıması sonrasında yapılan eylemlerde şehit olan onlarca asker ve polisimiz...(http://www.bugun.com.tr/basbakan-ve-mitin-gunah-galerisi-yazisi-933843  )

Yani projenin Turkiye ayagini yoneten MIT, MIT’in basinda Besir Atalay’in tavsiyesiyle atanan, Iran’ci kimligi ile bilinen Hakan Fidan var. Hakan Fidan, KCK operasyonlari ve Muhsin Yazicioglu suikastindan beri ozel bir yasa ile korunuyor.(http://www.haberturk.com/polemik/haber/715018-hakan-fidan-teklifi-en-gec-carsamba-gunu-yasalasir )

Yani bu isin sorumluluk zinciri MIT > Hakan Fidan > Basbakan’a kadar gidiyor.

Yukarida yazdiklarimiza, MIT’in verdigi yanlis istihbarat ile katledilen Uludere’deki sivillerin trajedisini de ekleyelim. 37 sivil Kurt MIT istihbarati ile sucsuz yere katledilmis, bolgedeki Kurt kardeslerimiz ile devlet arasindaki baga bir darbe daha vurulmustu.

Simdi yukaridaki buyuk resim, projenin Turkiye ayagi, isin icindeki MIT, PKK ve Hukumet’in rolu cercevesinde baktigimizda daha net bir sonuca ulasabiliyoruz.

Yani buyuk proje onundeki butun engeller bertaraf oldu, artik sirada, projenin onunde tek engel olan Hizmet hareketi var.